Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği (KOSDER) ile Gemi Brokerleri Derneği (GBD) işbirliğinde “Küresel Ekonomi ve Piyasa Analizi” paneli düzenlendi. Hilton Istanbul Kozyatağı'dan düzenlenen panele İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır, GBD Yönetim Kurulu Başkanı Pelin Gezicioğlu, KOSDER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kocabaş, Türkiye Denizcilik Federasyonu (TDF) Başkanı Erkan Dereli, GEMİMO Yönetim Kurulu Başkanı Feramuz Aşkın, Kocaeli Gemi Acenteleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Rasim Alponat, Türk denizcilik sektöründen armatörler, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, kaptanlar ve denizcilik sektöründen çok sayıda kişi katıldı.

Ekonomist Stratejist Fatih Keresteci, Doğan Holding Yönetim Kurulu Danışmanı Özge Bulut Maraşlı, Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, Yıldız Demir Çelik İhracat Müdürü Yıldız Demir Çelik'in konuşmacı olarak yer aldığı panele geçmeden önce GBD Yönetim Kurulu Başkanı Pelin Gezicioğlu ile KOSDER Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Kocabaş birer konuşma yaptılar.

Gezicioğlu: Dümeni hangi yöne çevirmemiz gerektiğini anlayalım istedik

İlk söz alan GBD Başkanı Gezicioğlu, ülkenin ekonomik çalkantılı bir dönemden geçtiğine işaret ederek, “Ülkemiz açısından dış ticaret her geçen gün daha fazla önem kazanıyor. Gerek dövizdeki hareketlilik gerekse de küresel ekonomik gelişmeler dış ticareti her geçen gün daha da puslu bir hale getiriyor. Bu durum dış ticaretin önemli sac ayaklarından biri olan sektörümüze direkt olarak yansıyor. Konusunda uzman kişilerin bizlerle paylaşacakları bilgi ve öngörülerle global ekonomideki gelişmelerin sektörümüzü nasıl etkileyeceğini anlayıp dümeni hangi yöne çevirmemiz gerektiğini belirleyelim istedik” dedi.

Kocabaş: Profesyonellerin görüşleri hayati önem taşıyor

KOSDER Başkanı Kocabaş ise, küresel ekonomi ölçeğinde kuvvetli, etkin ve stratejik öneme sahip ülkelerin bulunduğu bölgemizde ve dünyada dönem dönem görülen finansal dalgalanmaların denizcilik sektörünü ciddi oranda etkilediğine işaret ederek, şöyle devam etti: “Karşılaşılan durumların siyasi ve ekonomik nedenleri olsa da uzman tahminleri her halükarda işletmeciyi mali planlamalarını tekrar gözden geçirmeye ve realist davranmaya sevk ediyor. Bizler de zorlu piyasa şartlarında elde ettiğimiz bilgiler ve tecrübelerimiz dahilinde ticari sahada varlığımızı sürdürmeye, ekmek teknemiz olan gemilerimizi azami verimle çalıştırmaya gayret ediyoruz. Tabi ki bahsettiğim gelişmeler ışığında aldığımız mali tedbirler, kısmen durumu idare etmemize imkan tanısa da profesyonellerin görüşleri ve önerileri armatör ve işletmecilerin rotasını belirlemede hayati önem taşıyor.”

 

Keresteci: Türkiye ekonomisi griye benziyor

 

Yapılan açılış konuşmalarının ardından iki oturum halinde organize edilmiş olan panelin ilk oturumda Ekonomist Stratejist Fatih Keresteci söz aldı. “Küresel Gelişmeler Işığıda Türkiye Ekonomisi ve Mali Piyasalarına Yönelik Stratejik Bakış' konulu bir sunum gerçekleştiren Keresteci, Türkiye ekonomisini griye benzettiğini ve grinin tonları diye adlandırdığını belirterek, “Bu griyi biz herşey yolunda gittiği zaman beyaza yakın görüyoruz. İşler kötüye gittiği zaman siyaha yakın görüyoruz. Türkiye gri tonlarını yaşıyor. Zaten Türkiye beyaz ekonomi olsa gelişmekte olan ülke diye adlandırılmaz gelişmiş ülke olarak adlandırılır. Gelişmekte olan bir ekonominin kendi içinde riskleri olur. Az veya çok” dedi.

 

Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği’nden ‘Aliağa’ açıklaması Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği’nden ‘Aliağa’ açıklaması

'Ekonomi ve siyaset iç içe'

 

Bıçak sırtı bir denge ile karşı karşıya kalındığını aktaran Keresteci, bunu tüm dünya için geçerli bir denge olduğunun altını çizerek, “Zorlu bir dönemden geçiyoruz” dedi. Ekonomi ve siyasetin iç içe olduğuna vurgu yapan Keresteci, Kaçıkçı cinayetinden sonra Suudi Arabistan'ın petrol üretimini arttırmasının fiyatları düşürmesini ve yine ABD Başkanı Donald Trump'ın Türkiye ile ilgili attığı twettlerin ülke ekonomisine etkilerini örnekler vererek bunların orta ve uzun vadede belirleyen faktörler olduğunu kaydetti. 

Gelir dağılımında eşitsizlik dünyanın rotbalans ayarını bozdu

 

Dünya gidişatının ekonomide çok önemli olduğuna işaret eden Keresteci, yaşanan bazı gelişmelerin gelir dağılımındaki bozulma ve adaletsizliğin, gelirden daha az pay alan kesimin mevcut iktidarlara karşı protestolara yönelmesini ortaya çıkardığını kaydetti. ABD'de 2008'de yaşanan ekonomik krize çözüm olarak basılan paranın her here gitmediğinini ve buna ilişkin istatistiklerde 2018'e kadar olan 10 yıllık süreçte sermayenin reel gelirinin yüzde 115 arttığını ancak işgücünün reel gelirinin sadece yüzde 2 arttığını belirten Keresteci, işgücünün buna tepki göstererek iktidarı değiştirdiğini, değişen iktidarla birlikte dünyanın rotbalans ayarının bozulup sağa doğru kayma başladığını söyledi. Keresteci, şöyle devam etti: "Dünyada önce İngiltere'de başlayan sonra Almanya ve kıta Avrupa'sında devam eden daha sonrasında ABD ve Brezilya gibi ülkelere giden aşırı sağa doğru bir meyil var. Dünya sağa kayıyor, milliyetçileşiyor. Dünya korumacı bir yapıya doğru gidiyor. Bu yapının getirdiği zorluklar çok çok farklı. Bu yapı öyle bir genellenmiş ki dünyanın en sosyalist ülkesi olarak düşündüğümüz İsveç'te geçen seçimlerde aşırı sağcı parti ikinci oldu. Bu tablo Türkiye'de ise eskiden Cumhurbaşkanımız rabia işareti yaparken şu an geldiğimiz noktada tek millet, tek bayrak gibi ifadeleri ön plana çıkarmaya başladı. Söylem milliyetçileşti. Son seçim sonuçlarına baktığımız zaman AK Parti'nin daha milliyetçileştiğini ve CHP'nin ise daha muhafazakarlaştığını görmeye başladık. Bu değişimi göz ardı etmememiz lazım. Bu dünyanın korumacılığa doğru itiyor. Bu ticarette de, ekonomide de, dış politikada da korumacılığı beraberinde getiriyor. Daha önce ihracat-ihracat derken, bugün ise ihracat yaptığımız pazarlar ilerde gün gelir korumacılığa geçip size damping uygulamasına gidebilirler. Bu yüzden en doğrusu bizzat orada faaliyet göstermek. Çünkü bunun çok ciddi örneklerini görmeye başladık. Korumacılık beraberinde sur içinde suru dışarıya karşı korumaktır. Bu sadece fikirsel ve mevduatsal olmaz. Gerektiği zaman askeri yöntemleri de gündeme getirir." 

'Dünya ticareti toparlanamayan bir yapıyor gidiyor'

 

Birçok uzmanın dünya ekonomisi uzunca bir süre durgunlukta kalması ve gelir dağılımının çok net bir şekilde bozulmasının beraberinde savaş getirdiğini söylediklerini vurgulayan Keresteci, I. Ve II. Dünya savaşlarına giden süreçlerin benzer olduğunun altını çizerek, “Dünya II. Dünya savaşından büyük dersler aldı. O yüzden top tüfek değil başka enstrümanlar kullanılıyor. Ticaret savaşı, ekonomik savaş, siber saldırı bunlarla çok karşı karşıya kalmaya başladık” dedi. Suriye'deki vekalet savaşının yıllardır bölgeyi talan ettiğini vurgulayan Keresteci, “Benim kanaatim o eski bildik yöntemlerle gitmeyecek ama dünyadaki bu yapı devam edecek. O yüzden dünya ticaretiyle yakından ilgilenen sizler açısından, dünya ticaretini önümüzdeki birkaç senede korumacı, içe kapanık ve toparlanamayan bir yapıya gidiyor olduğumuzu not düşmekte fayda var” diye konuştu.

Merkez bankaları altın almaya başladı

 

ABD'nin dünya finans sisteminin başında olduğuna ve ABD Merkez Bankasının dünyanın gidişatında temel karar verici olduğuna dikkat çeken Keresteci, şu ifadeleri kullandı: "ABD'nin gücü dolardan geliyor. O yüzden ABD'nin kayıtsız şartsız doları kabul edeceği ve arzulayacağı yatırımcıları bulduğu müddetçe sorun yok. Ama ne zaman ki biri çıkıp ben doları karşı alternatif kullanmak istiyorum derse kıyamet kopuyor. Bunun konuşulması beraberinde büyük bir tehdit getiriyor. Çünkü ABD'nin bekası söz konusu oluyor. Dünya merkez bankalarının rezervlerinin üçte ikisi dolardır. Geri kalan diğer para birimleri ve altındır. Altın genelde tercih edilmiyor. O yüzden 1986'dan 2010'a kadar dünyada merkez bankaları altın rezervlerini azaltmışlar. Ama aynı merkez bankaları 2010'dan başlayarak altın almaya başlamış. 2018'de rekor kırdılar. Dünyada yavaş yavaş ülkeler Amerikan dolarından çıkmaya başlıyor." 

ABD'deki durgunluk Türkiye'yi etkiliyor

 

ABD'nin 1960'dan sonra durgunluğa girdiği 8 dönem olduğunu ve en son durgunluğa girdiği dönemde Türkiye'nin krizle karşı karşıya kaldığını ifade eden Keresteci, "ABD'nin durgunluğa girdiği her dönemde Türkiye'nin başına bir bela gelmiş. O yüzden ABD 5 yılda 1 durgunluğa girmiş. Ve en son durgunluktan çıkışı 2009. üzerinden 10 sene geçti. İstatistik bilgilere göre ABD'de yeni bir durgunluğun yakın olması lazım. ABD durgunluğa girdiği zaman Türkiye ekonomisi bundan olumsuz etkilenebiliyor. O yüzden ekonomimiz geleceğine ilişkin ilk olarak ABD'nin büyümesine bakılmalı” dedi. 

 

Türkiye'nin yaşadığı krizin adı güven krizidir

 

Türkiye'den yaşanan ekonomik durgunluğa ilişkin ise Keresteci, “Türkiye'nin yaşadığı krizin ismi güven krizi, güven bunalımı. Yoksa Türkiye ekonomisinin yapısal ve konjektürel anlamda çok büyük sorunları yok. Biz güveni temin edebilirsek bütün bu döngüyü tersine çevirebilme potansiyeline ve kapasitesine sahibiz. Ama bu güven önemli bişey. Yapısal reform öncesinde birinci unsur güvendir. Güven ekonomide kilit taşı oynar. Güveni tesis ederseniz yapısal reform yapmasanız bile sistem çalışır. Yapısal reform yapmanıza rağmen güveni tesis edemezseniz sistem çalışmaz. Burda güven çok önemli. Güveni tesis etmek zorundayız” şeklinde konuştu.

Panelin ikinci bölümü "Küresel Ekonomi ve Piyasa Analizi’ başlığıyla İMEAK Deniz Ticaret Odası Meclis Başkanı Salih Zeki Çakır’ın moderatörlüğünde Doğan Holding Yönetim Kurulu Danışmanı Özge Bulut Maraşlı, Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy ve Yıldız Demir Çelik İhracat Müdürü Adile Koçak’ın katılımıyla devam etti.

 

Denizcilik en çok 2008 krizinden etkilendi 

 

İkinci oturumun açılış konuşmasının yapan Çakır krizi fırsata çevirmenin önemine vurgu yaptı. Çakır: “Ticaret hayatımız ne olacak ekonominin hali ne olacak navlunların hali sorularıyla geçti. Armatörlere gösterge olması açısından İstanbul Navlun Endeksi çalışması başlattık. Bölgedeki ticari faaliyetlerle ilgili özgün verileri üyelerimizle paylaşıyoruz. Piyasalar etkilendiğinden öncelikle ilk fatura armatörlere çıkar. Navlunlar düşer. Bunun düşme sebepleri her dönemde bu düşüşlerin ortak kriterleri vardır. Son yüz yılda dünya ekonomisi 7 büyük kriz yaşadı. Bu krizler denizciliği de etkiledi. Navlun düşüşleri fazlasıyla yaşandı. Bu krizleri fırsata çevirebilen, bu bilgiye, tecrübeye sahip olan kişiler, firmalar oldu. Bu kişiler ve firmalar yoluna devam etti. Türk denizcilik tarihine baktığımızda her zaman büyüme eğilimi içinde olduğunu görüyoruz. Yedi krizin dördünü yaşayarak, sebep ve sonuçlarını görerek tecrübe ettim. İlkinde Deniz Nakliyatta 18 geminin kiralama Genel Müdürüydüm. Etkiyi sadece kağıt üzerinde gördüm. Yıl sonu bütçesine baktığımda ‘Görev Zararı’ ibaresi yer alırdı. Özel sektörde bu şekilde izah etmek çok zor. 1998 ve 2001’de de krizi tecrübe ettik. Kendi şirketlerim adına en büyük faturayı o dönemde ödemiş oldum. Planlı ve erdemli küçülme yöntemini kabullendik. Kontrollü küçülme yaşadık o dönemde ve sonrasında rotamızı sağlıklı çizmeye çalıştık. 2008’de yüzyılda yaşanan krizlerin en büyük krizini yaşadık. Denizcilik  en çok 2008’deki krizden etkilendi. BIFEX 1400’lerden 200-300’lere düştü. Şu anda bile 800 seviyesinde. Dünya ekonomisindeki belirsizliklerin ve ticaret savaşlarının nedeni bu kriz. “ ifadelerini kullandı.

Türk denizciliğinin orta vadede daha iyi yerlere geleceğine inandığını ifade eden Salih Zeki Çakır: “Çin’in bir kuşak bir yol yatırımları denizciliğimizi orta ve uzun vadede tüm dinamiklerini ve güç merkezlerini değiştirecek bir durum olacaktır. 2008 sonrasında navlunların iyileşmemesinin nedeni hep tartışıldı. Arz ve talep dengesi her zaman navlunları belirleyici faktör olmuştur. Büyük tonaj dediğimizi 30.000 ve fazlasında halen arz fazlası devam etmekte. Küçük tonajda tonaj arzı olmamasına rağmen navlunların yükselmemesinde ekonomik teorilere ters bir durum var. Sebeplerini hep tartıştık. Bölgede fazlasıyla konteynere dönüş var. Çok fazla ithalat ve ihracata ağırlık veren ülkeler kendi yatırımlarını yaparak ithalatçı konumdan ihracatçı konuma geçmiştir. Son altı aydaki gelişmeleri saymazsak koster navlunlarının çok daha fazla olması gerekirdi" şeklinde konuştu.

 

Ulusoy: Dünya ortalamasına yakın bir seviyedeyiz

 

İkinci oturumda Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Eren Günhan Ulusoy, buğday sektöründeki son durumu ve ithalat - ihracattaki son gelişmeleri değerlendirdi. Ulusoy'un yaptığı sunumdan önce çıkan başlıklar şöyle: “Sektörümüz dünyada çok eski bir sanayi kolu. Gelir seviyeniz düştüğünde daha çok tükettiğiniz ürünlerin başında un ve unlu mamuller geliyor. Dünyanın en büyük tahıl ithalatçısı Çin. 40 Milyon ton civarında tahıl ithal etti. Küresel buğday ihracatı son 15 yıl içerisinde yüzde 50 arttı. Rusya, Kazakistan ve Ukrayna’nın toplam ihracatı yüzde 930 arttı. Bu üç ülkenin dünya buğday ihracatındaki payı yüzde 31’e ulaştı. Dünyanın kısa ve orta vadede buğday arz krizine girmesi beklenmiyor. Rusya’nın buğday ihracatında Mısır ve Türkiye ilk iki sırada yer alıyor. Türkiye’de tahıl ithalatı yapan limanlarda Samsun ilk sırada yer alıyor.

Türkiye’de ithalatın yavaşladığı bir dönemdeyiz ancak bu durum tahıl için geçerli değil. Ülkemizde buğday ekim alanları hızla azalıyor. 2009 yılının 7 milyon hektar altındayız. Dekardan elde ettiğimiz verim yükseldi. Bu konuda dünya ortalamasına yakın bir seviyedeyiz. Türkiye’nin 68 ilinde un fabrikası var. Türkiye’nin un sektöründe ihracatı 5 milyar dolar. Bu konuda en büyük Pazar Irak. Buğday için ana ihracatçı bölge Karadeniz. Önümüzdeki yıllarda da bu bölgeden ihraç edilen ürün miktarı artmaya devam edecek. Uzakdoğu ve Afrika’nın talebi hızla yükseliyor. Uzun vadede Türkiye’deki buğday ekim alanlarındaki azalış, ithalat miktarını arttırabilir.

Katma değerli ürün üretmiyoruz

Yıldız Demir Çelik İhracat Müdürü Adile Koçak ise ülkemizin demir çelik sektöründeki son durumu hakkında şu değerlendirmelerde bulundu:  Ülkemizde otomotiv ve beyaz eşya üretimine yönelik sac üretimi oldukça düşük. Hammaddenin büyük bir çoğunluğu ithal ediliyor. Biz de bu açığın kapanmasına destek sağlamak istiyoruz. Ülke olarak ihracat yapmak durumundayız. Başka bir yolumuz yok hayatta kalabilmek için. Kısa süre önce en büyük pazarımız ABD idi. Vergi değişiminden sonra bu değişti. Sektör olarak gelişim ve ilerlemeyi 2020 yılına kadar ön göremiyoruz. Edindiğimiz tecrübeye göre ülkemizde katma değerli ürün üretemiyoruz. Ülke olarak odaklanmamız gereken şey katma değerli ürün üretmek. Biz de çalışmalarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Biraz daha katma değerli, herkesin üretemeyeceği ürünlere odaklanacağız.

 

Doğan Holding Yönetim Kurulu Danışmanı Özge Bulut Maraşlı, kadınların iş dünyasındaki çalışmaları hakkında görüşlerini şu şeklide paylaştı:  Son dönemde Türkiye’nin ekonomisi ve küresel ekonomi iş dünyasının gündeminden düşmüyor. Küresel ekonomide en ilginç ve altı az çizilen konu Brexit’in etkisi. Ülkeler ne yapacağını şaşırıyor. İngiltere de ne yapacağını bilmiyor. Bizi ilgilendiren konu yumuşak bir Brexit olursa Gümrük Birliği ile ilgili bizim talep ettiğimiz ve kabul edilmeyen istisnai durumlar bu kez kabul edilecek. Bizim isteklerimizi İngiltere’nin talepleri ile kabul edilecek. Bu denizcileri de direkt etkileyecek bir konu. Dünya ekonomisinde Türkiye’nin yaşadığı özel durumlar haricinde de bir yavaşlama var. Çin’de büyüme beklenenin altında. 6,7 yerine 6,3 oldu. Ekonomi bizim hayatımızı besliyor ve aynı ekonomi bizim ömrümüzü kısıtlıyor. Keşke tarım iyileşse ve Türkiye eski günlerde olduğu gibi tarım ülkemizde daha da güçlenebilse.

Kadınlar iş gücüne daha fazla katılmalı

Kadınlar işgücüne daha fazla katılmalı. Verilere baktığımızda nüfusumuzda kadın erkek sayısı birbirine çok yakın olmasına rağmen işyerlerinde erkek sayısı kadınlardan üç kat daha fazla. Bu durum maaşlarda da benzer. Aynı işi yapan kadın ve erken arasında maaş farkları olduğunu görüyoruz. Kadınlarımız işgücüne katılmalı. Ailenin yaptığı, ülkenin yaptığı yatırımın boşa gitmemesi için kadınların işgücünde sürekliliğini sürdürmesi kanaatindeyim. Kadınlarımız ekonomiye katılmalı, girişimci olmalı.

 

Panelin sonunda konuşmacılar ve sponsorlara adlarına Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne yapılan bağışların sertifikaları takdim edildi.

 

7DENİZ 

Editör: Haber Merkezi