Armador Gemi İşletmeciliği Genel Müdürü Ebru Paylan Şenkaya, sektörde, kadınlara yönelik yapılacak her türlü girişimde yer alacağını belirterek, ˮkonumuz işkadınları olduğu için belirtmeliyim ki amaçlarımdan biri elbette yine işkadınlarının hem ülkemizde hem de dünyanın diğer ülkelerinde hak ettikleri saygıyı görmeleri, eşit fırsatlara sahip olmaları ve güvenli bir ortamda iş geliştirmeleri, yönetmeleri ve değer üretmelerini sağlamak adına yapılabilecek tüm girişimler olurduˮ şeklinde konuştu.   Ebru Paylan Şenkayaʹnın 7denizʹe verdiği söyleşinin tamamı şöyle:   Önce Recep Kaptan’ın kızıydım ama sonra babam Ebru’nun babası oldu   İş hayatım 1992’de başladı ve bu sene sektördeki 25. yılımı kutluyorum. Daha çocuk yaşta sektöre girmenin çok artılarını gördüm. Rahmetli babam kaptandı ve ilk zamanlar “Recep Kaptanın kızı” oldum, sonralarında babam “Ebru’nun babası” oldu. Sektöre girdikten sonra, erkek egemen bir iş dünyasında kavgamı da verdim, desteklendim de. Geçmişe baktığımda ne kadar ciddi bir savaş verdiğimi ve halen veriyor olduğumu görüyorum. Tüm bu gayretlerimin sonucu başarıyı beraberinde getirdi ama kavgalar ve direnmeler bitmedi, bitmez. Bizim sektörümüz değişikliklere çok açık ve devamlı öğrenmek zorundasınız. Çok hızlı değişen ve gelişen bir dünyadayız. Yerinde sayan, kendini geliştirmeyen, tempoya ayak uydurmayan ve frekansı yakalayamayanlar için sonuç kaçınılmaz. Az çalışayım, az kazanayım devri bitti. Zaten kriz döneminde çok çalışıp az kazanıyoruz dolayısıyla az çalışana, savaşını vermeyene ekmek yok artık. Devamlı değişmek, büyümek ve yenilenmek zorundayız.   Kadın yöneticilerin şirket verimliliğine katkısı yüzde 16 daha fazla   “Gender imbalance” cinsiyet oransızlığı ve etkileri ile ilgili her yıl birçok çalışma yapılıyor ve güncel olarak 13 bin firma üzerinde yapılan bir araştırma sonucu gösteriyor ki bu firmaların yüzde 60’ının yönetim kurulunda kadın yok ve sadece erkeklerden oluşuyor. Yine bu firmaların yüzde 50’sinin yönetim kadrosunda da kadın yönetici yok. 2025 yılı itibarıyla Avrupa firmalarında çalışan her on yöneticiden dört tanesinin kadın olması öngörülüyor. Asya firmalarında ise bu oranın ¼ seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor. Norveç, 2003 senesinde “Gender Quota” yani cinsiyet kotası uygulayan ilk ülke olarak kayıtlara geçti. Bu yasa ile firmaların yönetim kurullarında asgari yüzde 40 oranında kadın bulunması şart koşulmaktadır. Fransa’da da bu oran 2017 itibarıyla yüzde 40’a çıkartıldı. İspanya, Almanya, Hollanda ve Belçika dahil olmak üzere, diğer gelişmiş ülkelerde de benzer uygulamalar mevcuttur. Yönetim kademesinde kadın çoğunluğu olan firmaların, yönetiminde erkek çoğunluğu olan firmalara oranla yüzde 16 fazla verimlilik gözlenmiştir. Avrupa’nın borsada işlem gören en büyük firmalarının yönetim kurullarında yüzde 25 oranında kadın bulunduğu belirtilmektedir. Beş yıl öncesine oranla bu sayı yüzde 14 oranında artış göstermiş gözükmektedir.    Kadınlarımız için yapılacak tüm girişimlere varım    Eğer sektörü yöneten bir kadroya dahil olsaydım, şu an yapılıyor olanın aksi şeyler yapıyor olmazdım çünkü bir girişimci olarak zaten STK’lar ve idari kadrolar ile sürekli iletişim halindeyiz ve sektörümüzdeki her birey, her şirket, her kadro aynı amaç uğrunda emek harcıyor ki bu amaçların başında hem Türk ticari denizciliğimizin gelişmesi hem de dünya denizcilik sektörünün küresel gelişimine katkı sağlanması yer alıyor Bu emeklerin karşılığını da bildiğiniz üzere uluslararası platformlarda görev alan değerli dostlarımız, meslektaşlarımız ile almaya devam ediyoruz. Bunun yanında, konumuz işkadınları olduğu için belirtmeliyim ki amaçlarımdan biri elbette yine işkadınlarının hem ülkemizde hem de dünyanın diğer ülkelerinde hak ettikleri saygıyı görmeleri, eşit fırsatlara sahip olmaları ve güvenli bir ortamda iş geliştirmeleri, yönetmeleri ve değer üretmelerini sağlamak adına yapılabilecek tüm girişimler olurdu.   7-8 yaşlarında adalarda dümen tutardım   Daha beş yaşındayken babamla bir kosterde Çanakkale’den İstanbul’a gelmiştim. Bu seferde ufak bir çatma dahi yaşadık ve çok korktuğumu hatırlıyorum ama asla pes etmedim ve denize küsmedim. Yedi, sekiz yaşlarında iken de yine babamla, Karadeniz kıyısındaki ve Yalıköy olarak da bilinen Podima’ya, kum seferlerine giderdim. Yine yedi-sekiz yaşlarında adalar arasında dümen tutardım, yani serdümenlik de var bende. Bilirsiniz, o zamanlar VTS filan yoktu, deniz trafiği bugün olduğu gibi yoğun değildi. Çocukluğumun büyük bir bölümü denizde ve gemilerde geçti. Haliyle bunun gibi onlarca anım var ve bir gün bu anılarımı yazmayı düşünmüyor değilim. Fotoğrafta, kuru havuzda oğlum Ömer ile çektirdiğimiz hatıra karesi yer alıyor. Görüyorum ki insan bildiğinden ve alıştığından vazgeçmiyor. Denizcilik mesleği nesilden nesile aktarıldıkça zenginleşen bir kültür ve denizin tuzu misali, bu işe çocukluktan başlayan vazgeçemiyor.   Bir gerçek var ki, ticari işletmelerin çoğu “para kazanmak” hedefine odaklandığı için çoğunlukla duygusallıktan ve empatiden uzak çalışıyorlar. Kadın yüzdesi ise nispeten duygusal davranan ve düşünen profesyonellerden oluşuyor. 90 ülkedeki 55 bin profesyonel yönetici üzerinden yapılan bir araştırma gösteriyor ki 12 temel duygusal zeka yetkinliğinin 11 tanesinde kadın yöneticiler üstün performans göstermişlerdir. Kalan bir tanesinde ise durum eşittir. Kadın yöneticiler genellikle “para kazanma” ve “karlılık” gibi klişe amaçların yanında, “şirket kültürü oluşturmak”, “sürdürebilirlik”, “ölçeklenebilirlik”, “mentoring yani akıl hocalığı” ve elbette şirketin piyasa değerini arttırmak adına fevkalade çaba harcamaktadırlar. Bu değerlerin sektörümüze yansıması ise benzer şekillerde kendini gösteriyor. Örneğin geminin mürettebatının profesyonel bir kadrodan oluşması, işletmedeki gemilerin kondisyonları, gemi ve ofis ekipleri ile yönetim kadrosunun iletişimi gibi ögeler sayabilirim. Gemi işletmeciliği gibi mesleklere kadın eli değdiğinde kumanyanın bile özenle yönetildiğini fark edersiniz. Kadın, erkek eşitliğinden bahsediyoruz fakat elbette bu iki cinsin “iş yapışları” yer yer farklılık gösteriyor ve dolayısıyla “kadının dilinden kadın anlar” durumu ortaya çıkıyor. Bu dayanışmayı destekleyen bir “azınlık psikolojisi” de mevcutken işkadınları elbette birbirini korumak, kollamak ve anlamak zorundadır. Biz, ülkemizin denizci kadınları olarak bunu çok iyi başardığımızı görüyoruz. Hem hemcinslerimiz ile hem de karşı cins ile çok sağlıklı bir iletişimimiz var. Bu başarının etkenlerinden biri belki de erkeklere oranla daha alçakgönüllü olmamızdan kaynaklanıyor olabilir. Hem ofiste, hem de evdeki işlerle boğuşuyor olmamızdan ötürü disiplinli, uyumlu ve hedefe yönelik performans göstermekten başka çaremiz kalmıyor.    Bana sorarsanız; insan ilişkilerinde doğruluk, dürüstlük, güvenilirlik, dayanışma, adalet ve diğerlerine saygı gösterme gibi değerler vazgeçilmemesi gereken ortak etik kurallardır. Bazı etkenler neticesinde yaşanan toplumsal yozlaşma yani faydacılığın öncelik kazanması, etik değerlerin zarar görmesine sebep olmaktadır. Denizcilik sektörünün uluslararası ilişkilere vesile olmasından dolayı, toplumlar arasındaki etik değerlerin farklılığı da çok önem kazanmaktadır. Biz Türkler, diğer toplumlara ve onların değerlerine daima saygılı olmuşuzdur ve böylelikle senelerdir birlikte çalıştığımız, dostluk kurduğumuz yabancı firmalar bulunmaktadır. “İnsan” öğesi halen işimizin odağında yer almaktadır dolayısıyla tanıdığımız, güvendiğimiz insanlarla iş yapmayı tercih ediyoruz. Bu konuda seçici ve basiretli davranmayan kişilerin hoş olmayan tecrübeler yaşadığını birlikte görüyoruz. Yozlaşmanın sebebi nedir derseniz, genel olarak yozlaşmanın en önemli sebeplerinden biri ekonomik etkenlerdir. Kriz dönemlerinde yaşanan sıkıntılar neticesinde ahlaki yozlaşma belirmekte ve bu oyuncular piyasada huzursuzluk yaratmaktadır. Piyasalarda ahlaki huzur ve güven ortamının tesis edilmesi ve korunmasına ilişkin çalışmaları takip ediyor ve destek oluyoruz. Gemi mürettebatından başlayarak işletmenin en üst yönetim kademesi ve hatta resmi daireler de dahil olmak üzere “birlikte çalışabilmek” beraberinde mutlak başarıyı getirir. Umuyorum ki 2018 senesi ile birlikte daha huzurlu, verimli bir birlikte çalışma dönemine gireceğiz.   RÖPORTAJ: DERYA ALTUNTEPE [email protected] 7DENİZ
Editör: TE Bilisim