Piri Reis Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Oral Erdoğan’la yaptığımız sohbetimizde, son zamanlarda sektörümüzde konuşulan birçok konuya değindik. “Üniversitenin ömür boyu Oda kaynaklarını kullanacağı yönünde bir anlayış yoktur. Üniversite, öğrenci gelirleri, proje gelirleri ve kontenjanının büyümesiyle birlikte gelinen 11 yıllık süre itibariyle kaynak yaratır durumdadır. İlerleyen süreçte kendi kendisine fazlasıyla yeten, hatta yatırımlarını kendisinin yönlendirebileceği bir dönem yaşayacaktır. Diğer taraftan üniversite eğitiminde denizcilik tercihi çoğunlukla nispeten düşük gelir düzeyine sahip kişiler tarafından olmaktadır. Bu yüzden bir anlamda biz öğrencilerimizi de burs gibi fonlamaktayız.” diyen Erdoğan sektörde yapılan bazı münferit yorumların kurumda iç gerilime neden olduğunun altını şu sözlerle çiziyor “Ülkemiz ve dünya için bir değer katmadıktan, burayı geleceğe taşımadıktan sonra varlığın ne kadar önemlidir!”

 

Oral Hocam, sohbetimize Piri Reis Üniversitesi’nin yapısıyla başlayalım mı? Üniversitemiz hangi temeller üzerine, hangi amaçla kuruldu?

Türkiye’deki vakıf üniversitelerine genel olarak şöyle bir bakarsak; ülkemizdeki vakıf üniversitelerinin kabaca üçte ikisi İstanbul’da yer almakta. Yapısal olarak da 2 faktör ortaya çıkıyor. Biri şahıs veya aile bazlı vakıf okulları iken diğeri de Odalar tarafından kurulanlar. Piri Reis Üniversitesi’nin kuruluşu ise temelde şahıs veya aile bazlıdır. Sadece buradaki şahıs ve aile sayısı diğerlerine kıyasla daha fazladır. Bu kişilerin çoğu da denizcilik camiamızda yer almaktadırlar. TÜDEV’in kuruluşunda yeri olan temel gaye üniversite kurmak değildi. Sektörün ihtiyacı olan, başta zabitan olmak üzere gemi adamlarının ülkemize kazandırılmasıydı. Zabitan ve gemi adamı eğitiminde üniversite mezunu olma şartının getirilmesiyle birlikte TÜDEV bir anlamda üniversiteleşmeye yönelmek zorundaydı. O dönemlerle ilgili olarak ilk defa dile getireceğim bir anım da var. Ben Bilgi Üniversitesi’ndeyken Üniversitenin Kurucusu Merhum Latif Mutlu, bana “Sen zaten denizcisin. Denizciler olarak yeni bir üniversite kurmakla uğraşmayın, gelin bizim üniversitenin içinde bunu yapın” demişti. Bu teklifi Metin Kalkavan’a aktarmıştım. Metin Bey, Vakıf olarak bir adım atmanın daha doğru olduğu kanaatine sahip olduklarını ve başka bir üniversite içinde denizci yetiştirmek yerine Türk denizciliğine böyle bir eğitim kurumunu kazandırmayı daha doğru buldular. Ancak o dönemlerde Yüksek Öğretim Kurumu tematik üniversitelere sıcak bakmıyordu. Ne yapılabilir diye düşünülerek; Piri Reis Üniversitesi genel normal bir üniversite olarak kurgulandı. Diğer taraftan iktisadi idari bilimler fakültesi kurulmuştu ki benim PRÜ’ye bu işi layıkıyla yapmalıyız deyip gelme noktamda da kaliteli bir denizcilik üniversitesi için olmazsa olmaz gördüğüm iktisadi idari bilimler fakültesiydi. Ayrıca, biz denizciler gemi inşa mühendisi yetiştirmeyi isteyen bir anlayışa da sahip olduğumuz için mühendislik fakültesi kapsamında ilk açılan bölüm de gemi inşa olmuştur. Sektörde çok konuşulan hukuk fakültesini kurmamızdaki amacımız ise denizcilikten anlayan denizi seven hukukçular yetiştirmektir. Türkiye’de çok sayıda hukuk fakültesi var zaten ama ne kadarı deniz hukuku konusunda uzman! Biz en iyi şekilde hukukçu mezun edeceğiz hem de deniz hukukunda da uzmanlaşma imkanı sonuna kadar mevcut olan. Üniversite’nin bir diğer farklılığı veya özelliği de 2013 itibarıyla yerleştiği yüksek standartlı, çevreci yeşil kampüsüdür. Yüksek standartları, kalitesi ve mimari yapısı gereği buraya ciddi bir yatırım yapılmıştır. TÜDEV’in kurucuları olan değerli kişilerin çoğu aynı zamanda Deniz Ticaret Odası’nda da yetkili kişilerdir. Her iki yapıda da aynı kişilerin olması sebebiyle DTO’nun kaynaklarının ağırlıklı olarak eğitime yönlendirilmesini de yararlı görmüşler ve Meclis kararı da bu yönde oluşmuştur. Herkesin malumu olduğu üzere, PRÜ’den önce DTO, başta İTÜ Denizcilik Fakültesi olmak üzere Türkiye’de denizcilikle ilgili hemen hemen her yerde devrede olmuştur, ciddi katkılar sağlamıştır. Esasen devlet üniversiteleri, bilindiği üzere devletin kaynakları ile varlığını devam ettirir lakin Odamız bu eğitim kurumlarına da kaynak aktarımı yapmıştır. Bir süre sonra “Biz kendi kaynaklarımızla kendi eğitim kurumumuzda kişileri yetiştirmek istiyoruz” anlayışıyla birlikte PRÜ’nün kurulması söz konusu oluyor. Odanın Meclis Kararıyla da oy birliğiyle Oda kaynaklarının yüzde 50’ye yakınının TÜDEV ve PRÜ’ye yönlendirilmesi kararı alınıyor. Daha sonra bu kaynaklar yetmemiş yüzde 60’a kadar olabileceği Meclis’in oybirliği ile kararlaştırılmıştır. Ancak bundan önce aslında Oda, kaynaklarının yüzde 20’lik kısmının taahhüt karşılığında TÜDEV’e aktarılması yönünde de bir karar alınmıştır. Aslında böylece bir illiyet bağı kurulmuştur. Aynı zamanda da DTO Meclis Üyelerinden üç tanesinin TÜDEV Yönetim Kurulunda yer almasına karar verilmiştir.

 

Sektörde daha farklı açıklamalar da yapılıyor. DTO bütçesinden aktarılan meblağın yüzde 80’i hatta kimi zaman yüzde 100’ü de geçtiği söylenmekte? 

Üniversitemiz tarafından belirtebileceğim Oda gelirlerinin azami yüzde 60’ıdır (TÜDEV ve PRÜ birlikte). Ödemelerin yoğunlaşması sebebiyle istisna bir dönem farklılaşma olabilir. Ancak yıllara yayıldığında aşılmadığını ifade edebilirim. Tabii ki Odamızın ciddi hatta tarihi bir destek verdiğini kimse göz ardı etmesin. Üniversitenin ömür boyu Oda kaynaklarını kullanacağı yönünde bir anlayış yoktur. Üniversite, öğrenci gelirleri, proje gelirleri ve kontenjanının büyümesiyle birlikte kaynak yaratmaktadır ki, bu kuruluşundan 10 yıl sonra yapılmıştır. İlerleyen süreçte kendi kendisine yeten hatta yatırımlarını kendisinin yönlendirebileceği bir döneme yaklaşmıştır. Diğer taraftan üniversite eğitiminde denizcilik tercihi çoğunlukla düşük gelir düzeyine sahip kişiler tarafından olmaktadır. Bu yüzden biz öğrencilerimizi de fonlamaktayız. Burada DTO’nun desteğinin sadece bir binaya gittiği yönünde bir algı doğru değildir. Burada dört bin öğrencinin ortalama bursluluk oranını dikkate alalım. Görüldüğü üzere, denizcilik camiamız gelir düzeyi yüksek olmayan ama başarılı olan öğrencilerimizi de fonlamaktadır. Ayrıca okulun şu an bulunduğu alan, Tuzla sahilde 28 dönümlük bir alandır. Türkiye standartlarının çok çok üzerinde hatta dünyada örnek sayılan mükemmel düzey denilen sertifikaya sahip bir okuldan bahsediyoruz. Bir tarafta böyle bir kampüs, diğer tarafta Tuzla’da 36 dönümün üzerinde villalar dahi yapmaya müsait arsaları, ikinci kampüsün olduğu arsa ve binası, yurt yapımı için ruhsatı tamamlanmış olan arsası düşüldüğünde düz mantıkla maddi değer karşılığı ortadadır. Bunları bir kenarda tutarsak 11’inci yılına ulaşmış, ortaya bir marka değeri yaratmış üniversitedir PRÜ. Ayrıca okulun buralara gelmesinde çok önemli katkı sağlayan akademik ve idari personeli yokmuş gibi saymak umursamamak doğru olamaz. Kurulduğu günden bugüne katkı sağlayan, bilgisini paylaşan her bir öğrencimizde emeği olan her bir akademisyene ben her an teşekkürü bir borç bilirim. Hepsini birden değerlendirdiğimiz bir tarafta kurucuların katkısı, diğer taraftan Odamızın ciddi katkısı ve çalışanların emeğinden bahsetmek en doğru yaklaşım olacaktır. Bu yapıda DTO’nun muazzam mali desteğine ilave olarak esas itibariyle güvence rolünü de asla arka plana itemeyiz. Bazen kamuoyunda yanlış değerlendirmeler olmaktadır. Tüm açılardan bakıldığında, farklı bir ifadeyle eksik değerlendirme yapılmadığında, tartışılacak herhangi bir konunun olmadığı görülmektedir.

 

Sektörde dile getirildiği için bir kere de ben sormak isteriz. Odamızın desteklediği üniversitemizin illiyet bağıyla DTO’ya bağlanmasında ne sorun olabilir ki?  

DTO’nun PRÜ’ye aktardığı kaynağın karşılığı naçizane görüşüm fazlasıyla burada oluştu. Mali anlamda tartışılması gereken bir konu olduğunu düşünmüyorum. Diğer taraftan burası vakıf olarak kurulmuş bir yüksek öğrenim kurumudur. Burası bir ortaklık değildir. Bunu çok açık bir şekilde ifade edebilirim. Buranın nasıl yönetileceği Yüksek Öğrenim Kanunu’nda yazmaktadır ve öyle de yönetilmektedir. TÜDEV’in kurucularının bir kısmı zaten DTO Meclis Üyesidir. Burada kurulmuş bir bağ zaten vardır. Bu bağla birlikte TÜDEV’in Yönetim Kurulu Üyeleri PRÜ’nün Mütevelli Heyetini de seçmektedir. Mütevelli Heyet, bütçenin onaylanmasını, takibini, YÖK’e göre alınmış kararların onaylanmasını yapmaktadır. Zaten PRÜ, bir anlamda DTO altyapısıyla yönetilmektedir. Biz, muadil olarak gösterilen diğer kurumlara doğrudan benzemiyoruz, bu doğrudur. O da kuruluşundan dolayıdır. Ancak üniversitenin destekçisi ve kurucular listesinde yer alan isimlerin hemen hepsi DTO’da vardır. Kurucular içerisinden kimse, üniversiteyi ben yöneteceğim demez. Her bağış yapanın burayı yönetmesi gibi bir durum zaten akla mantığa uymamaktadır. Bir de tabii ki TÜDEV kurulurken yapılmış olan bağışlar, vefakarlıklar unutulmamalıdır. Bu konuda daha sağlıklı bir değerlendirme yapmak gayet mümkündür. Üniversitemiz içerisinde uzman tecrübeli hocalarımız, profesyonel yöneticilerimiz vardır ve bu çalışmalar onlar tarafından da yapılmaktadır. Tüm bunların yanında sorunuz olan “DTO tam kurucu olur mu”ya cevaben “Evet, ola da bilir” diyorum. Okulun Rektörü olarak benim görüşüm vardır ama karar noktası açıkça beni aşmaktadır. Konu ilgili mevzuat çerçevesinde mütevellilerin değerlendirmesinde olacak bir konudur. Burada tartışma yaratacak, polemik doğuracak bir nokta yoktur. Rektör olarak benim görevim burayı layıkıyla yönetmek, öğrencilerin mutlu olarak mezun olmasını sağlamaktır. Biz bir yandan okulumuza kaynak yaratmak, diğer taraftan öğrencilerimizin taleplerini karşılamakla ilgilenmekteyiz ki zaten işimiz de budur. Ortaya bir değer yaratmaya çalışmaktayız. Ülkemiz ve dünya için bir değer katmadıktan, burayı geleceğe taşımadıktan sonra varlığı ne kadar önemlidir!

Anadoluport Yeşil Liman olma yolunda hızla ilerliyor Anadoluport Yeşil Liman olma yolunda hızla ilerliyor

Gelelim biraz da staj konusuna… PRÜ’de öğrencilerin staj sorunu var mıdır ve Ankara Gemisi’nden memnun musunuz?  

Denizcilikte güverte için zorunlu staj bir senedir. Bizim arzu ettiğimiz bir yılın ilk üç ayını, stajerlerin (kadet) acemilik dönemi dediğimiz dönemini kesinlikle yaptırmayı başarmaktır. En zor kısmı ilk staja çıkacakların alınması, staj yeri bulunması konusudur. Son 4 senedir, başta bizim üniversitemiz olmak üzere tüm üniversitelerin “ilk staj yeri bulamıyorum” endişeleri bitmiştir. PRÜ’de deniz kültürü de dahil olmak üzere pek çok konuda öğrencilerimizi eğitime tabii tutuyoruz. Denizde canlı kalma, dikiş atma, yangından kurtulma, yelken, dalgıçlık gibi birçok eğitimi de alıyor gençlerimiz. Manevraları, filika eğitimini kısaca öğrenmeleri gereken ne varsa fazlasıyla öğreniyorlar. Saat bazındaki süresini dolduruyor, eğitimini alıyor üstüne bir de sınava tabii tutuyoruz ve verdiklerimizin ne kadarını öğrendiklerini görüyoruz. Hatta bazı seneler deniz İngilizcesi bile verdik. Şimdi tüm bunlar bilinmeden, “Gemi satılmalı. Bu gemiyle olmaz!” yaklaşımları açıkçası üzücü.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız bize gece gündüz destek oluyor. Diğer taraftan Deniz Kuvvetleri ve donanma komutanlarımız her daim yanımızdalar. 19 Mayıs etkinliklerinde ana rollerden birisini bizim gemimiz üstlenecek. Ayrıca bizim gemimizin eğitim gemisi olması sebebiyle limanlara uğradığında herhangi bir ücret alınmaması için Bakanlığımızla görüşmüştük. İlgili Müsteşarlık hemen desteğini verdi, gerekli yerlere yazılar yazıldı. Özel işletmelere de talebimizi ilettik. Sıcak bakar ya da bakmazlar ama devlet tarafının tüm desteğini htiğimizi memnuniyetle ifade etmeliyim.

 

Peki, yapılan olumsuz eleştiriler kuruma zarar veriyor mu?

Eleştiri olmazsa daha iyiye ulaşmak eksik kalabilir. Tabii ki, maksadı aşan, eksik bilgiyle yapılan eleştiri durumları bir iç gerilim yaratıyor. Konuyu tam anlamıyla, her yönüyle bilmeyen kişilerin yaptığı yorumlar sanki böyleymiş algısı da oluşturabilir. Bakın biz bir eğitim kurumuyuz. Bizim yapmamız gerekenler çok daha farklı. Ben isterim ki bizde eğitimini alan her bir öğrencimiz ne okuyor olursa olsun bir tarafıyla denizin içinde olsun. İster dalgıç, ister yelkenci, isterse de iyi bir yüzücü… Biri de bana desin ki “Metodumuz budur ve bu çocuklara şu eğitimi veririz”. İşte biz ondan sonra bağış gibi kaynaklar aramak zorunda kalmayız. Denizcilikle ilgili güçlü bir staj anlayışı kesinlikle doğru bir yaklaşım. Nitelikli gemilerde staj yapma imkanını gelin birlikte yaratalım. Öğrencilerimize bu imkanları verelim. Bu konuyla ilgili bir projemiz de yük gemisinde öğrenci staj sayısını artırmak. Uzun vadeli staj için çok uygun bir proje ve yurt dışında uygulanıyor. Kısaca söylemek istediğim şu, tüm fikirleri masaya yatıralım ve en güzel fikir ne ise onu uygulamaya başlayalım ama burada benim her şeyden haberimin olması mümkün değil.

 

PRÜ, YÖK tarafından denetlenen ve en ince ayrıntısına kadar incelenen bir kurum. Öyle detaylı ve hassas bir inceleme ki; yapılan her bir şey incelenmekte. Satın alma prosedürlerinden, alımların hangi kurala göre zamanında yapılıp yapılmadığına kadar araştırılmakta. Disiplin soruşturmaları, notlama planına uyumun olup olmadığı, hatta maaşlardaki aşırı farklılaşmanın bulunup bulunmadığı da bu incelemeler içerisinde yer almakta. Bundan mustarip değiliz. Bilakis bize eksiklerimiz oluyorsa onu görme fırsatı veriyor. Burada kimse planlı, bilinçli hata yapmaz. Hocalarımızın, idarecilerimizin, benim eksiklerim olabilir. Dürüstlükten ödün vermedikten sonra varsa kusurlarımız onları da biraz hoş görmek gerektiği kanaatindeyim. İnsanız, her şeye yetişemeyebiliyoruz ama en nihayetinde burayı yönetmek için geldiysek her şeye de yetişmeliyiz!

Sohbetimizi 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde yaptığımız için “Deniz ve Kadın” konusunu sormak isteriz… PRÜ’nün kız öğrencilere yaklaşımı nasıl?

PRÜ olarak kız öğrencilerimize ilave yüzde 10 burs vermekteyiz. Bunun hiçbir üniversitede olduğunu görmedim. Aynı zamanda staj önceliği de kız öğrencilerimizindir. Geçen sene olduğu gibi bu senede diğer üniversitelerden ücretsiz davetlerimiz yine kız öğrencilerimiz için olacaktır. Ayrıca kadınlarımız zoru yapar. “Deniz meşakkatlidir, zordur” anlayışı geçmişte kaldı. Bu mantığı tabulaştırmak kesinlikle doğru bir yaklaşım değildir. Üniversitemizi birinci olarak bitiren öğrencilerimizin ikisi dışında hepsi kız öğrencilerimizdir ki bu bizi çok mutlu etmekte. AB projelerimizden birisi denizci kadınlarımız üzerinedir.

 

Katar Projesine değinmek isteriz. Çok ciddi bir proje ve böylesi bir projenin üstlenilmesi şüphesiz ki büyük emekler gerektirmekte…

Burada Katar Projesiyle ilgili çok ciddi bir emek verildi. Çok uzun uğraşlar ve zaman sonrasında bugünkü noktaya gelindi. Toplamda neredeyse 40 kişinin emeğinin olduğu bir projeden bahsediyoruz. Projenin başlangıcından bu yana birçok yerinde pek çok değişiklik istendi. Yeri geldi sil baştan yapıldı, baştan sona tekrar kurgulandı. 55 milyon Euro’luk projenin yüzde 10’u için performans mektubu, yüzde 30’luk avans için de avans mektubu öyle bir döneme denk geldi ki! Türkiye’nin döviz saldırılarına maruz kaldığı o dönemde devletimizin bankası Ziraat bize destek oldu. Uzun, meşakkatli ve zorlu bir sürecin ardından sona geldik. 11 Şubat’ta eğitime başladık. Sürekli takipteyiz. Şu an için orada 5 kişilik bir ekibimiz var. Zamanla 30-35 kişilik bir ekip orada olacak. Kendi Üniversite kadromuzu burayla uyumlu hale getirmeliyiz ve oradaki her bir öğrencinin buradaki gibi mutlu olmasını sağlamak zorundayız.

 

Bugüne kadar kaç öğrenci mezun etti PRÜ ve ne kadarı denizdedir?

Binin üzerinde öğrenci mezun ettik. Ne kadarının denizde olduğu yönünde bir çalışma yapıyoruz. TÜDEV vasıtasıyla kurulan bir iktisadi işletme olduğumuz için her bir öğrencimize iş garantisi veriyoruz. Öğrencilerimiz mezun olduktan sonra kendileri de bizler de onları iş sahibi yapmaya çalışıyoruz. Ayrıca öğrencilerimize Türkiye’de olmayan bir sistem uygulandı. Eğitimleri boyunca ihtiyacı olanlara sağladığımız ekstra finansmanı, mezun olduktan ve işe girdikten sonra küçük küçük ödeme yaparak kapatabilecekleri bir sistem uygulandı.

 

Diğer taraftan dünyada takribi gemi sayısı 100 bin civarında. Bu 700-800 bin civarı zabitan, makine-güverte ihtiyacı anlamına geliyor. 5-6 yıl rotasyonu da düşünürsek senede 150-200 bin civarı talep anlamına geliyor. Ama bir taraftan da gemiler daha modern ve teknolojik hale geliyor ki ona yönelik revizyonlar da gerekiyor. Sadece denizde değil, kara tarafında da ona uyumlu hale gelmek gerekiyor. Tüm bu açılardan bakarsak denizde iş bulmak önümüzdeki 5-6 sene çok daha kolay olacak. Daha ileriki yıllar için gemilerin tonajları, gemide kalma sürelerinin uzaması ve başka ülkelerin daha fazla mezun vermesi gibi durumlar ortaya çıkarsa farklı bir değerlendirme yapmak söz konusu.

 

RÖPORTAJ: İBRAHİM KOCAMIŞ / 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi