İMEAK Deniz Ticaret Odası (DTO) Haziran Ayı Olağan Meclis Toplantısı, İBB tarafından uygulanan çevre düzenlemesi ve deniz temizliği kapsamında teknelerden alınan katı ve sıvı atık gündemiyle devam etti. Konuya ilişkin ilk olarak söz alan DTO Meclis Üyesi Arif Ertik, geçtiğimiz Ekim ayında çıkan Çevre Kanunu’nun eksikliklerle dolu olduğunu belirterek, küçük teknelere, balıkçılara ve seyyar dolaşanlara sürekli cezalar yazıldığını kaydetti. Ertik, kendisine kesilen bir cezaya ilişkin açtığı davayı kazandığını ve dava sonucunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) bu cezaları kesmeye yetkili olmadığının belirtildiğini ancak belediyenin ise tam tersini iddia ettiğini aktardı.

 

 

İLKER ARSLAN: KANUN VE YÖNETMELİK NE DERSE ONU YAPIYORUZ

 

Toplantıda bulunan İBB Deniz Hizmetleri Şube Müdürü İlker Arslan ise, İBB Çevre Koruma Daire Başkanlığı’nın 1988 yılından bugüne kadar deniz denetimleri yaptığını ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2006 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve 7 büyükşehir belediyesine yetki devri yapıldığını kaydederek, “Yetki devri genelgesinde İBB Başkanı adına genel sekreter yardımcısının cezayı yazabileceği ibaresi var. Bu doğrultuda geçen yıla kadar ceza kestik. Her hangi bir deniz kirliliği varsa, numuneleri alınıp analize gidiyor. Laboratuarlardan sonuçları bekleniyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı ile sürekli yazışmalarımız oluyor. İlgili tüm resmi kuruluşlara bu süreç anlatılıyor. Sonrasında ise süreç başlıyordu. Geçen sene sonlarında tarafımıza bir yürütme kararı geldi. Hakimler, belediyenin cezaları genel sekreter yardımcısı ile yazamayacağını ve encümene sevk etmesi gerektiğini bildirdi. O zamana kadar kesilen birkaç cezanın iptali de oldu. Biz  de bunu encümene taşıdık ve Danıştay kararını bekledik. Danıştay bizim yaptığımızın doğru olduğunu ve cezaları genel sekreter üzerinden kesebileceğimizi bildirdi. Biz kanun ve yönetmelik ne derse onu yaparız. Dışına çıkamıyoruz. Size yardımcı olmak istiyoruz çünkü kesilen cezaların limiti yüksek. Kasti amacımız insanlara ceza keserek zor duruma düşürmek değil. Mevzuat böyle” dedi.

 

 

Kanun ve yönetmelikte bazı hususlarında değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Arslan, şöyle devam etti: “Konuyla ilgili bakanlıkla görüşmeler yapıyoruz. Resmi yazılarla görüş alıyoruz. Amacımız ceza kesmek veya yaptırım uygulamak değil. Ama mevzuat ne diyorsa onu yapmak zorundayız. Yardım etmeye kalktığımızda bize adli suç olarak geri dönüyor. Sıkıntılı bir sürecin ortaya çıkıp bize gelmesini istemiyoruz. Geldiğinde ise kanunu uygularız” diye konuştu.

 

Arslan’ın ardından söz alan İMEAK DTO Meclis Üyesi ve TURYOL Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Can, yaşanan sorunun yıllardır her platformda konuşulduğunu ancak henüz bir çözüm bulunamadığını belirtti. Son yıllarda çevreyle ilgili kanun ve yönetmeliklerde katı ve sıvı atığı bertaraf etmeyenlere uygulanacak cezaların arttığını dile getiren Can, “Çeşitlerine ilişkin bir düzenleme yok. Hangi şekilde, hangi noktada yapılacağı net değil. Özellikle liman için hizmet veren bizim gibi yolcu tekneleri, acenteler, römorkörler, yani sürekli hareket halinde olup yine de 48 saatte sıvı atığını vermek durumunda olan teknelere dönük hiçbir uygulama yok” dedi.

 

 

GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı GF, 2023 yılı Sürdürülebilirlik Raporu'nu yayınladı

ATIK İSTASYONLARININ TÜM İSKELELERDE KONUŞLANDIRILMASI GEREK

 

İBB’nin mevzuatı uygulama konusunda haklı olsa da başka bir görevi de olduğuna işaret eden Can, “Bunun uygulanabilirliği yok. Esas olan çevreyi, doğayı ve denizi temiz tutmak. Bu amaç doğrultusunda gitmiyorsak bu işlemiyor demektir. İşlemeyen bir şeyde ısrar etmenin ne anlamı var. O zaman bunun işlerliğine kavuşturulabilmesi için fiziki yeni düzenlemelerin yapılmasının zorunlu olduğunu söyleyeceksiniz. Yönetmeliğe göre hareket etmesini, ceza kesmesini biliyorsunuz. Bunun amaca uygun bir işlem olmadığını da bilmelisiniz. Çünkü fiziki olarak sizin istediğiniz biçimde katı ve sıvı atık verebilme imkanımız yok. Gemi gittiği her iskelede ya da en yakın yerine atığını verebileceği bir istasyon olmalı. Buralarda yok. Nerden vereceğiz biz bunu. Verebilmek bile bu kadar zorken bir de 48 saatte bir atık istiyorsunuz. Bu realize edilmeli. Bu sıvı ve katı atık istasyonlarının bizim gibi dinamik iş yapan gemilerin bulunduğu iskelelerde konuşlandırılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

 

ATIKLARIN TESLİMİ DENETLENMELİ

 

Sorunun sadece istasyon kurmak olmadığını İBB tarafından yapılması gereken denetlemenin de çok önemli olduğunu vurgulayan Can, şöyle devam etti; “İstasyon iskelemin dibinde olsa bile benim atığı verip vermediğimi bilemezsiniz. Denetçiler olmalı. Fiziken kontrol edilmeli. Sadece gördüğünüz belgeye inanmayın. Bunlar çevreyi denizi koruyabilecek işlemler değil. ‘Bu benim işim değil’ deme hakkınız yok. Bu hepimizin görevidir. Eğer çevreyi, doğayı, denizi temiz tutmak gibi temel bir hedef peşindeysek, herkesin mutlaka bu sorumluluğu alması gerek. 200 liralık yiyeceğin atığına 300 lira istiyorsunuz. Bunun mamulü 200 TL çöpüne 300 lira istiyorsun. Bunlar realiteden uzak. Devlet de belediye de bu işi para kazanmak amacıyla yapıyor. Bir kere devlet ve belediye bu işten para kazanmayı hedeflememeli. Bunların gerçeklikle ilgisi yok. İskelelerde ve istenilen noktalarda bu istasyonların kurulmasına özen gösterilmesi çağrısında bulunuyorum.”

 

7DENİZ

Editör: Haber Merkezi