Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, hamsilerin boy uzunluğunu yasal sınırın altında olması ve esas olarak hamsi popülasyonunu korumak amacıyla 10 günlük hamsi avı yasağı getirdi. Yasak kararının durumun gelecek yılların hamsi stoklarına olumsuz etki etmemesi için alındığı belirtiliyor. Ayrıca hamsi biyolojisinde düzenleme olmaması halinde hamsi avcılığının 10’ar günlük periyotlarla tekrar durdurulması da gündemde.

Yalova’da balıkçılardan 'gemi demirleme sahası' tepkisi Yalova’da balıkçılardan 'gemi demirleme sahası' tepkisi

 

Türkiye balıkçılık tarihinde ilk kez uygulanan bu kararla ilgili balıkçılar ne düşünüyor? 24 metre derinlikte avlanması mümkün olmayan B ruhsatına sahip küçük gırgır tekneleri gözardı mı ediliyor? Belirlenen sınırlı bölgelerde, teknelerinin kapasitesi oranında sadece istavrit, çinekop, lüfer, kefal, palamut ve torik gibi balıklar avlayabilen balıkçılar, avlanamadıklarında personele nasıl ödeme yapacak? Küçük balıkçıların ve personelinin mağduriyeti nasıl giderilecek?

 

İstanbul Boğazı ve Marmara Denizci’nde balıkçılık yapan Mahmut Perişanoğlu, 13 metre boyunda küçük bir gırgır teknesi sahibi. Baba mesleği olan balıkçılığı ise teknesinde çalıştırdığı 10 kişi ile birlikte yapıyor. Ağının derinliği 65 kulaç ve göz açıklığı 12 mm olan teknesi ile istavrit, çinekop, palamut gibi balıklar avlayan Perişanoğlu, önceki yıllara göre sınırlanan avlanma sahalarının dışında, av yasağının da küçük balıkçılar için mağduriyet yarattığını düşünüyor. İstanbul Boğazı’nda trafik hattı ve demir sahalarının dışındaki yerlerde avlanan Perişanoğlu, B plakalı küçük gırgır teknelerinin 24 metre derinde avlanmalarının mümkün olmadığını ama buna rağmen yasağa tabi olduklarını kaydediyor.

 

 

Balıkçılarla ilgili negatif bir algı var

 

Bakanlık tarafından alınan kararın ardından yazılı, görsel ve sosyal medyada gırgırların avlanması ve İstanbul Boğazı ile Marmara’nın gırgır avcılığına tamamen kapatılması yönünde kamuoyu oluşturulmaya çalışıldığına inanan Perişanoğlu, balıkçıların medya ve sosyal medya baskısı altında ezildiklerini dile getiriyor. Son zamanlarda ticari balıkçılığa karşı bir kampanyanın yürütüldüğünü aktaran Perişanoğlu, “Türk balıkçılığı için negatif bir kampanya yürütülüyor. Biz balıkçılar sosyal medyada her türlü hakarete maruz kalıyoruz. Oysa en çok kontrollü avlanmaya özen gösteren bizleriz. Zira bu bizim geleceğimiz. Ancak oluşturulan kamuoyu baskısından sebeple korkumuz yeni yasakların gelmesi” dedi.

 

‘Geleceğimiz için endişeliyiz’

 

Türkiye’nin doğal kaynaklarından olan su ürünlerinin ekonomiye sağladığı katkının engellenmeye çalışıldığını ve bu durumun en küçük gırgır teknesinde bile en az 15 kişinin işsiz kalacağı anlamına geldiğini dile getiren Perişanoğlu, “Su ürünlerinin en etkin sekilde yönetilmesi ve buna uygun düzenlemelerin yapılması, muhtemel gırgır yasakları konusunda 20 metre ve altı teknelerin yapılan düzenlemelerde büyük gırgır teknelerinden ayrı tutulması gerekiyor. Büyük gırgır teknelerinin alternatif bölgeleri çok olduğundan avlanma sahaları konusunda zorluk çekmezler. Ancak, kısıtlı alanlarda avlanabilen biz küçük gırgır sahipleri için durum böyle değil. Balık popülasyonundan endişe ettiğimiz gibi geleceğimiz ve ekmeğimiz için de endişe ediyoruz. Bizim sesimizi duyun” ifadelerini kullandı.

 

 

‘Ne yapabilirizi’ konuşmak istiyoruz

 

Balıkçıların sürekli denizde olmaktan kaynaklı oluşan bu negatif algıyı değiştirmeye zaman ayıramadıklarını dile getiren Perişanoğlu, şunları söyledi; “Biz namuslu insanlarız. Devletin belirlediği yasal avlanla alanlarında ekmeğimizin peşindeyiz. Bu algı zaten zor olan çalışma şartlarımızı daha zorlaştıracak. Bundan oldukça rahatsız olduğumuzu söylemeliyim. Balıkçılar kafalırına göre avlanmıyor. Birçok sektöre can suyu olduğumuz gibi eğer balık tutmaz isek, çok sayıda insanın işsiz kalması bir yana, ülkemizin balık ihtiyacı başka ülkeden karşılanmak zorunda kalacak. Hem kendi insanımızı işinden gücünden edeceğiz. Hem de yurt dışına döviz çıkacak. Her türlü zarar. Bunları ifade etmekte çok güçlük çekiyoruz. Bizi anlayın. Biz hakarete maruz kalmak değil, ‘ne yapabilirizi’ konuşmak istiyoruz.”

 

‘Balıkçılar mahkum ediliyor’

 

Balıkçılığın çevre konusunda en duyarlı mesleklerden biri olduğunun altını çizen Perişanoğlu, “Denizi hiç kimse bizden daha iyi düşünemez. Deniz kirliliği, iklim sıcaklıkları, balığın azalması, bunları etkileyen faktörler. Mesela, Marmara’ya kıyısı olan bütün sanayi şehirlerinin atıkları denize boşalıyor. Bunun önlenmesi gerek. Sorun balıkçılarda değil, ama biz mahkum ediliyoruz” dedi.

 

 

Balıkçıların bu yasak karşısında hem kamuoyunda karalandıklarını hem de ekonomik olarak büyük zarara uğradıklarını yineleyen Perişanoğlu, “Devletimizin gerçek balıkçıyı dinlemesini istiyoruz. Asıl balıkçılar olarak sözümüz geçmiyor” şeklinde konuştu.

 

7DENİZ - ÖZEL 

Editör: Haber Merkezi