Portakal ağaçlarının altında, doğa ile iç içe, sakin ve huzurlu bir tatilin hayali bile mutlu eder biz insanları… Bu hayale bir de deniz keyfini, doğal ve sakin bir ortamda muhabbetini yapabileceğini, kitabını okuyabileceğini,tarihi müzeleri gezebileceğini ve akşam yanan ateşin etrafında keyifli sohbetlere katılmayı da ekleyin… İşte Yalınayak Olimpos’ta, gece yanan ateşin etrafında şarkı ve türkü söyleyenlere eşlik edenler, o gece orada olan herkesin dilinde bir türküsü ile sevginin gülüşünü yakalamaya çalışan herkes, ilmek ilmek sevgi nakşediyor birbirlerine!Yaklaşık 1 yıldır faaliyette olan Yalınayak Olimpos’un kurucuları ve kampın proje tasarımcısı İç Mimar Dilif  AĞTAŞ, Ersin AĞTAŞ ve Tuncel ÖZSU sorularımızı yanıtladı.

 

 

-Yalınayak kamp yerini ne zaman kurdunuz?

 

2018 Mayıs ayında tadilata başladık. Haziran'ın 14'ünde burayı açtık.

 

-Kapasitesi nedir?

 

Bu sene 50 kişilik bir kapasitesi var.

 

 

‘Arınmaya ihtiyacımız var’

 

-Burayı tercih eden turistler ya da tatilciler burada nelerden faydalanabilir? Bölgenin tarihini bize biraz anlatır mısınız?

 

Yalınayak Olimpos’un en önemli özelliği üç dağın arasında kurulu bir yer olup birçok noktaya yakın olmasıdır. Likya medeniyetinden kalma bir antik kentin içerisinden geçerek denize ulaşabileceğiniz, doğa, tatlı su ve tarihi dokuyu bulabileceğiniz nadir yerlerdendir. Olimpos. Tatilciler buraya geldikleri zaman, hemen arka tarafımızda bulunan tırmanış tersanelerinden kaya tırmanışı, kısa mesafeli likya yolu yürüyüşleri, tekne turları ile koy gezileri,trekking, dalış vb bir çok aktiviteden faydalanabilirler.

 

 

-Biz dört gündür buradayız. Bu bölge çok güzel ve bakir bir yer. Doğayla iç içe. İnsanlar kaynaşıyor. Şarkı söylüyor. Ateşin etrafında toplanıyorlar.

 

Kuruluş amaçlarımızdan biri de bu bahsettikleriniz. Özellikle burayı seçtik çünkü insanların gerçekten doğaya ve arınmaya ihtiyaçları var. Aynı şekilde bizim de arınmaya ihtiyacımız olduğu için böyle bir konsept oluşturduk. Konseptin ana teması da insanların yüklerinden arınması ve varoluşun özü olan doğayla bütünleşmesiydi. Yani insanların günlük hayat içinde unutarak bireysel bir şekilde davranmalarına sebep olan onları yanlızlaştıran strese sokan hallerden,  davranışlardan birazcık da olsa  onları uzaklaştırmak.  Dinginliğe doğru giden yolda; Ağaçlar arasında sallanan hamaklarda uyurken, açık alanda bulunan duşlarımızda gece yıldızları seyrederek duş alırken, akşam yanan ateş etrafına oturup zihninizi arındırırken huzura kavuşabilirsiniz. ‘Doğayla iç içe kalmak sakinleştirir.’

 

 

Otel konforunda çadırlar

 

-Bize çadırlarınızdan bahsedebilir misiniz? Diğerlerinden farkı nedir?

 

Son zamanlarda adını duymaya başladığımız Glamping stili( Konforlu Çadır) çadırlarımız vardır. Çadırlarımız; Yaklaşık 12 m2 alana sahip içinde çift kişilik yatağı olan kare çadır ve 10 m2 alana sahip iki ayrı tek kişilik yatağı bulunan üçgen(Şavak) çadırlardan oluşmaktadır.Bunlara ilaveten bu yıl eklediğimiz iki künkün birleşiminden oluşan kapsül odamızı farklı bir deneyim olarak konuklarımıza sunmaktayız.

 

Ayrıca kendi çadırlarıyla gelmek isteyen arkadaşlarımızı da, üstünde gölgeliği ve elektriği bulunan ahşap platformlarda ağırlamaktayız.

 

 

Tarih ile iç içe

 

-Buraya yakın gezilecek yerler nerelerdir?

 

Adrasan'a gidilebilir. Çıralı, Yanartaş, Tahtalı var. Tahtalı’dan teleferikle burayı çıkılabilir. Olimpos’un gün doğumu çok güzel. Sabah erkenden sahile inip gün doğumunu izleyebilirler. Faselis Antik Kenti var buraya çok yakın. Tarihi dokuyu orada da görebilirler. Özellikle kentin girişinde tarihi dokuyu görmelerini tavsiye ederiz. Aslında burası çok geniş bir alan. Burada bir yerde konakladıktan sonra her yeri 3-4 gün gezerek çok rahat görebilirler. Güzelliklerini keşfedebilirler.

 

 

‘Yaşamak istediğimizi yaşatmak istedik’

 

-Dilif hanım ve Tuncel bey  başarılı mimarlarsınız. Yıllarca kendi mesleğinizi yaptıktan sonra mesleğiniz dışında bu işi seçtiniz. Turizm tarafına kaydınız. Neden bunu tercih ettiniz?

 

Bizler de uzun yıllar şehirde sürekli işe gidip gelen insanlardık. Bu rutin içerisinde doğayı çoğu zaman es geçmek zorunda kaldığımızı farkettik. Çünkü şehir yaşantısında öncelikler farklı oluyor. Ancak doğayı da çok  seviyoruz.  Doğada olmanın keyfi de başka. Öncelikle kendimizi arındırmak ve de hayatı artık es geçmemek için böyle bir tercih yaptık. Ancak aynı zamanda da sezon dışında kendi mesleğimizi de devam ettireceğiz. Bu durumun mesleğimize olumlu yansıyacağını umuyoruz. Yani 6 ay sezonda burda olup kendimizi arındırıp dinginleştirdikten sonra zinde bir şekilde  İstanbul’da olmak var kafamızda. İlerde bir gün olursa belki dünyayı gezmek de tercihimiz olabilir.

 

 

-Kapıdan içeri girerken Yalınayak’a bir iç mimarın elinin değdiği belli oluyor. Işıklandırmasından, çadırların dizaynına kadar? Profesyonel birinin elinden çıkmış gibi. Konsepti tamamen size mi ait?

 

Aslında şöyle hepimizin üzerinde çok fazla stres var. Stresten uzaklaşmayı hepimiz çok istiyoruz ancak stresten uzaklaşırken bazen az bazen çok aradığımız bir konfor da var. Biz de insanlara  buraya geldiklerinde çok lüks bir şey değil ama ortalama bir konfor alanı yaratmaya çalıştık. En azından müzik ışık, bu mekanların birbirine geçişi biraz rahat olsun istedik. Bundan dolayı da bunların hepsini hissederek buraya yansıtmaya çalıştım. Tabi mesleki bir etki de var doğal olarak. Ama öncelik olarak ben ne yaşamak istiyorsam ne hissetmek istiyorsam buraya gelenlerin de onu yaşamasını ve hissetmesini istedim. Her şeyi ona göre düşünerek planladık.

 

 

-Var mı projeleriniz?

 

Yakın zaman için değil fakat ileriki süreçlerde tecrübelerimizi de katarak farklı bir YALINAYAK konsepti ile karşınıza çıkabiliriz;)

 

Röportaj: İbrahim Kocamış

 

7DENİZ 

Editör: Haber Merkezi