Gün geçmiyor ki ABD’nin herhangi bir yetkilisi ülkemizi tehdit eder mahiyette bir açıklama yapmıyor olsun. Hemen hemen her gün tehditkâr beyanatlarda bulunuyorlar. Özellikle ekonomi üzerinden yaptırım tehditleri had safhaya ulaştı. En çok da S-400 hava savunma silah sistemini Rusya Federasyonu’ndan alacak olmamız, Amerikalıları çok endişelendiriyor. Oysa ihtiyacımız olan bir silah sistemini en uygun şartlarda alıyoruz. Diğer yandan, Karadeniz’de olmayan tehditleri gündeme getirerek, buraya sıkı sık harp gemilerini sokuyor. Ege Denizi’nde bulunan bir kısım Yunan adalarında üsler kurmaya çalışıyor. Doğu Akdeniz’de Yunanistan, GKRY, Mısır, İsrail ve İtalya’nın oluşturmaya çalıştıkları enerji merkezli siyasi, ekonomik ve askeri iş birliğinin arkasında duruyor. Suriye kuzeyinde YPG/PKK terör örgütüne açıktan destek olmaya da devam ediyor. Tabi, en yakınımızda cereyan eden bu olaylar; doğal olarak bir kısım endişelere sebebiyet veriyor. Son dönemde aleyhimize gelişen bahse konu hususlarda; elbette ki, dış politikamızda yapılan bir kısım bariz hataların da etkili olduğunu söylemeliyiz.

 

Ancak, ülkemize bu tehditleri savuran ve düşmanca tutum takınan ABD; küresel ölçekte çok mu rahat ? Açık kaynaklar incelendiğinde, kendi yakın çevresinde gelişen durumların, ABD için rahatsızlık verici boyutlara ulaştığı görülmektedir. Şimdilik kontrol altında tutmaya çalışsa da, özellikle kuzey kutbundaki Rus askeri gücü ile Güney Amerika ülkelerinde belirginleşen Çin faktörünün; ABD’yi kara kara düşündürdüğü anlaşılmaktadır. Diğer yandan, Pasifik Okyanusunda Çin’in faaliyetlerinin kontrolünde yaşanan güçlükler de dikkate alındığında; ABD için olası çatışma alanlarının arttığı ve cephenin genişlediği görülecektir.

 

ABD NORTHCOM (U.S. Northern Command – ABD Kuzey Komutanlığı) komutanı Orgeneral Terrence  O’Shaughnessy’in şubat ayında bir savunma dergisinde yayımlanan makalesinde, kuzey kutbunun Kuzey Amerika’nın savunmasında bir cephe hattı haline geldiğini ve bu bölgede keşif, muhabere, alt yapı ve varlık bulundurma açısından ihtiyatlı bir yatırıma gerek duyulduğunu ifade etmiştir. Bu konuda Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı ve üyelerinin bilgilendirildiği ve bu bölgedeki imkanların nasıl artırılabileceği konusunda görüşmeler yapıldığını belirtmektedir. Demek ki kuzey kutbundaki Rus varlığına karşı yapılanlar yeterli görülmemektedir. Bununla birlikte Rusya, bölgesel bütünlüğüne yönelik savunma yeteneklerini artırmaktadır. Rusya’nın kuzey kutbundaki kıyı şeridinin yaklaşık yarısına sahip olması bölgede yeni üsler kurmasını da kolaylaştırmaktadır. Buz erime oranını hızlandıran iklim değişikliğiyle bölgenin keşfedilmemiş petrol ve doğal gaz kaynaklarına ulaşma yarışında, Rusya ABD’ye göre göreceli de olsa daha avantajlı bir pozisyondadır. Buzkıran gemileri ile deniz ve hava unsurlarının bölgeye hakimiyeti ve ünsiyetleri Rusları avantajlı hale getiren bir diğer önemli konudur. Nitekim ABD’deki bir kısım eski politikacılar, Rusya’yla diyalog kurulması çağrılarına çoktan başladılar bile. Ancak Rusya’nın, hem kuzey kutbunda hem de diğer çatışma riski olan alanlarda askeri rekabeti ekonomik olarak yürütüp yürütemeyeceği de merak konusudur. Diğer yandan benzer kaynaklarda, Suriye’deki gelişmelerin ve Türkiye’yle son dönemdeki yaşanan anlaşmazlıkların, ABD’yi kuzey kutbundaki konsantrasyonundan kısmen uzaklaştırdığı da konu edilmektedir.

ABD için diğer önemli bir sorun alanı ise Güney Amerika bölgesidir. ABD SOUTHCO M (U.S. Southern Command – ABD Güney Komutanlığı) komutanı Oramiral Craig Faller’ın nisan ayı başında bir dergiye verdiği röportajda, Çin'in bu bölgede faaliyetlerini görünür bir şekilde artırdığını belirtmektedir. Çin’in özellikle Venezuela’da altyapıya yatırım yaparak, geri ödenmesinde zorlanılacak ağır krediler sağlayıp Venezuela'da ekonomik kontrolü sağlamaya çalıştığını ifade etmektedir. Oramiral Faller’ın diğer bir ilginç saptaması ise, Maduro’nun iktidarda kalması durumunda, Venezuela’daki krizin bu yılın sonuna kadar sürebileceği yönünde. Çin Kalkınma Bankasının Venezüela’ya petrol üretimine bağlı olarak 30 milyar dolardan fazla kredi sağladığı bilinmektedir. Çin’in son 10 yılda Venezuela'ya 615 milyon dolardan fazla silah satışında bulunduğu da ifade edilmektedir. Diğer yandan Amerikan kaynakları, Çin telekomünikasyon devi ZTE’nin, Venezuela’nın bütününde etkin hale gelmeye başladığını iddia etmektedir. Çin’in Güney Amerika’daki etkinliği sadece Venezuela’yla sınırlı da değil. Bir kısım Amerika ülkesi, Çin’in ‘‘Bir Kuşak ve Bir Yol’’ girişimine katılmıştır. Bölge genelinde 56 adet liman ve  23 adet altyapı projesiyle birlikte; Çin’in latin Amerika ülkelerine 2005 yılından bu yana 150 milyar doların üzerinde kredi sağlamış olması ABD’yi endişelendirmektedir.

 

Bununla birlikte, Çin'in Arjantin'de bulunan ve mart ayında faaliyete geçen yeni uzay yer istasyonu endişeleri daha da artırmaktadır. Söz konusu istasyon yardımıyla, Çin ordusunun ABD ve müttefiklere ait uyduları izleyebileceği ve potansiyel olarak hedef alabileceği iddia edilmektedir. Çin ise bu istasyonun, Ay’ın uzak mesafelerinde yapılacak keşifler için merkezi bir konumda bulunduğunu ve bilimsel çalışmalar yapıldığını belirtmektedir. Diğer yandan Arjantin, 2014 yılından itibaren Çin’le siyasi ve askeri iş birliği sürecini geliştirmiştir. Savunma ve teknoloji alanında; Arjantin-Çin Müşterek Komitesi ve Arjantin-Çin Askeri Çalışma Grubu kurulmuş olup Çin yapımı P18 sınıfı (Tip 056 modelin ihraç versiyonu) 5 adet korvetin ve amfibi zırhlı personel taşıyıcıların Arjantin’de üretimi konusunda kararlar alınmıştır. Netice itibarıyla; Çin'in bölgedeki tüm güç unsurlarına yatırım yapma derecesi, ABD tarafından şaşırtıcı ve endişe verici bulunmaktadır.

 

Tüm bu olup bitenlere bakarak, örneğin Güney Amerika’nın kritik bir kısım ülkelerinde S-400 ya da benzeri Rus ve/veya Çin menşeili hava savunma sistemlerinin konuşlandırıldığını bir an için hayal edelim. Bölgemizdeki olası sonuçlarına ilave olarak, meseleye onun bu arka penceresinden bakıldığında, ABD’nin S-400 konusunda Türkiye ve Hindistan üzerinde neden bu kadar yoğun bir baskı yaptığını daha kolay anlayabiliriz diye düşünüyorum. Tabi bu, meselenin sadece bir yönü.

 

Tarihi Alan'a bu yıl 5 milyon ziyaretçi bekleniyor Tarihi Alan'a bu yıl 5 milyon ziyaretçi bekleniyor

Diğer yandan, Pasifik’teki ABD etkinliği de sorgulanır hale gelmiştir. Bu yılın başında Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği’ndeki (The Association of Southeast Asian Nations - ASEAN) katılımcı ülkeler arasında yapılan bir kamuoyu yoklamasında; üye ülkelerin üçte ikisinin ABD’nin Güneydoğu Asya’ya katılımının azaldığına ve üçte birinin ise stratejik ortak ve bölgesel güvenlik sağlayıcısı anlamında ABD’ye çok az ya da hiç güven duymadıklarını ortaya koymaktadır. ABD yönetiminin Çin hakkındaki tüm sert konuşmalarına ve Güney Çin Denizi'ndeki askeri faaliyetlerinin artmasına rağmen, ABD’nin Güneydoğu Asya'daki güvenilirliğini şimdilik yitirmeye başladığı söylenebilir. Bununla birlikte, ABD’nin Pasifik Filosuna bağlı bir kısım gemilerin 2017 yılında arka arkaya geçirdikleri kazalar ve basına yansıyan disiplinsizlikler ABD’nin baş etmesi gereken önemli sorunlar olarak orta yerde durmaktadır.

 

Sonuç olarak, ABD’nin ülkemize siyasi ve ekonomik baskı yapmasının elbette bizler açısından çok sıkıntılı sonuçları olacaktır. Ancak elindeki mengeneyi sıkarken, önceliğinin kendi savunmasında cephe hattı olarak gördüğü bölgeler ile arka bahçesi olarak görülen yerler olacağını da unutmamamız gerekir diye düşünüyorum. Mengene uygulamasında yapılacak en ufak bir ölçüsüzlüğün, tüm sistemin ayarlarını alt üst edebileceğini de düşündüklerini değerlendiriyorum.

 

Kaynak:

www.alpkirikkanat.com

Makale: Alp Kırıkkanat-7DENİZ

 

 

Editör: Haber Merkezi