Türk denizcilik sektörü krizle boğuştuğu bir yılı daha geride bırakmak üzere. Şu son günlerde malum “Yılı nasıl kapatacağım?” telaşesi içerisinde. Diğer taraftan yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmeler önümüzdeki günlerin denge arayışları içerisinde geçeceğini gösteriyor. Tıpkı geride bıraktığımız yıllar gibi… Bu durumun ne sadece bizim sektörümüz ne de sadece bizim ülkemiz için geçerli olduğunu söylemek pek mümkün değil. Artık sınırların kalktığı, iletişimin zaman ve mekan gibi kavramlar dışında gerçekleştiği, dünya üzerinde yaşanan bir olayın farklı etkilerle olsa da her bir ülkeye tesir ettiği bir dönemdeyiz. Hele denizcilik sektörü gibi bir sektörde işlerin çok daha zor olduğu gerçek. Ne de olsa bizler denizin uzandığı her yerdeyiz. Yolumuz da deniz, sınırımız da deniz. Diğer taraftan da ayağımız karaya ekonomiyle bağlı. Sadece ülkemiz ekonomisine de değil üstelik...  Bu yüzden de küresel seyre gözler de kulaklarda odaklanmak zorunda.  Artık tüm dünyayı “mercek” altında incelemek de yetmeyecekmiş gibi görünüyor. Bizdeki işler de sizin telaşelerinize paralel bir seyir izlemekte. Sektörün her bir kalemini gündemimize taşıyıp mevcut portreyi gün yüzüne çıkarmaya çalışırken bir yandan da sizlere ses olma gayesinde olduğumuz bir sayıda geri de bıraktık. Bu niyetle ülkemizin denizcilikte rakiplerine uzak ara fark atması gerektiği deniz taşımacılığını gündemimizin başköşesine oturttuk. Yaptığımız sohbetler, aldığımız görüşler ve hazırladığımız haberlerle hepimizin bildiği bir gerçeği bir kere daha üstüne basa basa yine taşıdık satırlarımıza. Türkiyeʹnin deniz taşımacılığında yapı değişikliğinin öyküsü 10 yılı aşıyor. Eski armatörlerin yerini yeni oyuncular almış durumda... 4 milyon DWT ile Genel Denizcilik ilk sırada. Ya-Sa 2.2 milyon ile ikinci, Densa 1.7 ile üçüncü sırada yer alıyor. İlk üçü, 1.5 milyon DWT ile Ciner Grubu ve 1.3 milyon DWT ile Aktif Denizcilik izliyor. Türk armatörlerin kontrolündeki deniz ticaret filosu, 2012ʹde yüzde 34 büyüyerek 30 milyon DWT tonu aştı. Diğer taraftan da Türkiye deniz ticaret filosu, dünya liginde iki basamak atlayarak 13ʹüncü sırada yerini alırken, dünyadaki değişim yüzde 8,4’ler düzeyinde kaldı. Ülkemiz mevcut potansiyeli ile bu alanda tabiri caizse rakiplerine kök söktürebilecek bir potansiyele sahip  olmasına da ortaya çıkması için bir an önce atılması gereken adımlar var. Bu adımlar arasında ilk sırada yer alan devlet desteğini eğri oturup doğru konuşmak gerekirse tartışmak bile gereksiz.  Neden mi? Hangi sektör var ki gelişiminde devlet desteği olmadan mevcut potansiyelini gün yüzüne çıkarabilmiş ya da hangi devlet var ki orada ekonomik açıdan yüksek değere sahip bir oluşumu görmezden gelmiş. Bu sayımızda deniz taşımacılığı ve lojistik sektörünü ele alarak bir taraftan sektörden aldığımız görüşleri sizlere aktaracak diğer taraftan da doğru ve iyi giden ne varsa, yanlış ya da eksik olanı da paylaştığımız gibi sizlerle paylaşacağız. İlerleyen günlerin hepimiz için aydınlık ve refah içinde geçmesini temenni eder, bir sonraki sayımızda buluşuncaya kadar hoşça kalmanızı dileriz... İbrahim Kocamış [email protected]
Editör: TE Bilisim