Sevgili okurlar, artı k 2015’e geldik. Denizcilik ve yakıt dünyası açısından önemli bir yılı daha geride bıraktı k. Gelenekselleşen bir şekilde geçmişe dönüp neler demişiz, neler olmuş, bir bakalım istedim. Deniz’deki yazılarıma “Kredi buzdağı eriyor” diyerek başlamıştım ve hakikaten de bunker (deniz yakıtları) endüstrisinin Titanik’i Danimarkalı dev OW Bunker, Kasım 2014’te aynı Titanik gibi en sağlam olduğu düşünülen noktada ansızın battı. Bunun etkileri de halen devam ediyor. Bazı dersler çıkarılmış olduğu muhakkak ama yine büyüme hırsı galip geldi ve diğer oyuncular mirası paylaşma yarışında hızlı bir mücadele içindeler. OW’nun çöküşündeki esas nokta yetersiz denetleme mekanizması ve en büyük olmaya odaklı stratejisiydi. “En büyük” olmaktan ziyade, sürdürülebilirliğin daha önemli olduğunu bir kez daha gördük. Alıcıların da tedarikçileri seçerken çok dikkatli olması gerektiğini Şubat 2014 tarihli yazımızda dile getirmiştim. Sevgili Can Ertem‘de dergideki yazısında “Artık Banker Kastelli yok Bunker Kastelliler var” demişti. Ocak 2014’de bunkerle ilgili başlıklara baktığımızda dikkati çeken şeylerden birisi ödenmeyen yakıt borçlarından tutuklanan gemiler oldu. Bu trend halen devam ediyor. Son zamanlarda yakıt fiyatlarının düşmesiyle biraz nefes alındıysa da banka borçları, maaş borçları ve yakıt borçları halen daha tutuklamaların birincil sebebi. 2015’te ise banka tutuklamalarının artacağı öngörülüyor. Şubat 2014’e baktığımızda büyük kiracıların, nasıl daha düşük yakıt sarfiyatlı gemilere yöneldiğini gördük. Yunanistan’da bir bunker ikmalcisinin yöneticileri kaçakçılık suçlamasıyla tutuklandı. En büyüklerden Chemoil, borsadan çekileceğini duyurdu. LNG konusu yine gündemdeydi ve halen de en çok tartışılan konulardan birisi olmaya devam ediyor. Yakıt dünyasının en büyük muhafazakar aile şirketlerinden Peninsula Petroleum, 300 milyon dolarlık ek finans sağladı ve büyümeye devam etti. Mart 2014’te OW Bunker’in halka açılma haberleri, Titanik’in suya indirilme günleri gibiydi. Yine gündemde ECA (Zehirli Gaz Kontrol Alanları) ve uymayanlara yaptırımlar vardı. Nisan 2014’te deniz çalışanlarının dramı tekrar Türkiye medyasında yerini buldu. Yakıt ve banka borçlarından İspanya’nın Algeciras Limanı’nda tutuklanan Ana-N ge misinin personeli, hepimize bütün bu ekonomik oyunların en büyük kaybedenini hatırlattı. Aç, susuz, karanlıkta, cop yığınlarıyla ve ailelerine mahcup bir şekilde bir tenekeden hapishaneye dönüşen gemilerinde deniz çalışanları... Ana-N mürettebatından Mehmet Keskin, şirketinin mali durumunun neden olduğu durumu hayatıyla ödedi ve vefat etti. Mayıs ayında, Büyük John lakaplı milyarder John Fredriksen 70 yaşına bastı. Doğum günü haberleri, bütün büyük başarılarıyla beraber 1986’da bunker usulsüzlüğü iddiaları yüzünden yattığı dört aylık hapis cezasından bahsediyordu. Diğer haberler de Rotterdam’daki MGO talebinin yüzde 500 artacağından ve sürekli artan yakıt fiyatlarından söz ediyordu. Denizcilik iflasları yine en çok tartışılan konulardan biriydi. Haziran, iflas edenlerin mallarının kapışılmaya çalışıldığı bir ay oldu. Bunker dünyasında, yılların yakıt komisyoncusu Wilhemsen Premier Fuels, OW tarafından satın alındı. OW iflas ettikten sonra da bu firma World Fuel Services’in oldu. Afrika’da bunker korsanlığı şeklinde haberler çıktı ve bazı oyuncular Batı Afrika pazarından çıktı. Danimarkalı Monjasa şirketi aylık 100-130 bin ton yakıt satılan bu pazarın aşağı yukarı tek hakimi oldu. Temmuz 2014’te bunker duayenlerinden OceanConnect ve Chemoil CEO’su Tom Reilly koltuğunu bıraktı. Bunker sektörü için risk her zamankinden daha fazla ve bu riski bir nebze olsun azaltmak için alıcılar ile direkt çalışmak çok daha avantajlı. Bu mümkün  olduğunca alıcılar için de çok daha avantajlı bir konum. Çünkü bazı aracı kurumların (bunker tüccarları) mali yapıları piyasadaki bu değişimleri kaldırmaya müsait değil ve neticede ödemeyi satıcıya (ikmalci) yapmayıp armatörün aynı faturayı iki kere ödemesine yol açabiliyorlar. Sonraki aylarda bunu, haberlerden okuyarak gördük. Maalesef bazı alıcılar aynı yakıt için iki kere ödeme yapmak zorunda kaldı. Gemiler tutuklandı veya büyük korkular yaşandı. Ağustos 2014’te Çinli Brightoil büyümeye devam etti ve genel olarak Asyalı oyuncular küresel hakimiyeti dile getirmeye başladılar. Çinlilerin aktif olduğu Afrika’da korsanlar tarafından Gine Körfezi’nde kaçırılan bir Bunker Barge mürettebatıyla beraber serbest bırakıldı ama tabi ki içindeki yakıt çalınmıştı. Eylül 2014’te iş araştırma ve geliştirmenin önemine değinmiştim. O yazımdan sonra olumlu e-postalar geldi ve merak edilen konuları elden geldiğince okurlarla beraber irdeledik. Petrol ve yakıt fiyatları düşmeye başladı. Ton başına 600 US$ seviyesinden bugünkü 300’lere doğru inişe geçti. Uzun vade için Kasım ayındaki yazımda, emin olabileceğimiz bir şey var ki yakıt fiyatları yükselmeye devam edecek ve bir gün gelecek bu günleri de yakıtın ucuz olduğu güzel günler diye hatırlayacağız demiştim. Fakat o kadar emin olmamam gerektiğini gördüm kısa vadede. Şu anda tekrar 2009 seviyelerine döndük. Politik baskılar amacına ulaşınca, tekrar yükselişin devam edeceği görüşündeyim. Rehavete kapılmamak gerek. Can Besev [email protected]
Editör: TE Bilisim