Kalecik’te önceki gece AKSA Elektrik Santrali’ne boşaltım yapan bir gemiden petrol sızıntısı oldu ve büyük bir çevre felaketi yaşandı. Sızıntıya, basıncın ve fuel-oil aktarılırken nakil hattındaki hortumdaki kaçağın neden olduğu açıklandı. Deniz yüzeyindeki petrol, rüzgarın yarattığı dalganın da etkisiyle AKSA bölgesi ile Çayırova’daki fener arasındaki yaklaşık 7 kilometrelik alana yayıldı. Bölgedeki sahil şeridi, katranı andıran simsiyah bir renge dönüştü ve etrafa korkunç koku yayıldı. Çevre felaketine tepki yağdı Denize dökülen fuel-oilin toplanması ve çevrenin en az şekilde etkilenmesi için hükümetin çeşitli birimleri ve belediyeler çalışmalar başlattı. Deniz içinde fuel-oil etrafında 3 kilometrelik bariyer oluşturuldu. Kalecik sahilinde yaşanan çevre felaketiyle ilgili başbakanlık koordinasyonunda kriz masası oluşturuldu ve alınacak önlemler belirlendi. Bölgede turistik tesisler ile bir balık çiftliğini de tehdit eden çevre felaketine toplumun tüm kesimlerden tepki yağdı, tedbirsiz davranılması eleştirildi. Balık çiftliklerine zarar verdi Kalecik’te önceki gece AKSA Elektrik Santrali’ne boşaltım yapan bir gemiden petrol sızıntısı oldu ve büyük bir çevre felaketi yaşandı. Nakil hattındaki (flexible) hortumdaki kaçağın neden olduğu sızıntı, 15 dakika gibi kısa sürede 50 ile 100 ton arası fuel-oili denize bıraktı. Petrol sızıntısı, güney sahilleri, Thallasa Tatil köyüne ve bölgedeki balık çiftliğine büyük zarar verdi. Sızıntının Bafra ve sahillere kadar ilerlemesini engellemek amacıyla Gazimağusa ve İskele Kaymakamlıkları, İskele Belediyesi, Çevre Dairesi, Limanlar Dairesi, Hayvancılık Dairesi ve AKSA Enerji’nin Kalecik santralindeki personeli, Kıbrıs Türk Petrolleri (K-PET), Altınbaş Petrol (ALPET), Kıbrıs Türk Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Şirketi ekipleri tarafından denize dökülen fuel-oilin toplanması ve çevrenin en az şekilde etkilenmesi için çeşitli çalışmalar başlatıldı. Deniz içinde fuel-oil etrafında 3 kilometrelik bariyer oluşturuldu. Denize akan ve çevre kirliliğine neden olan foel oil, Kalecik’teki balık üretim çiftliği Deep Sea, Bafra’daki Tahal Su Arıtma Tesisi’ne kadar ulaştı. Deep Sea balık çiftliğindeki 400 ton satışa hazır balık ve 100 bin Euro’luk yavru balıklar sızıntıdan etkilendi. Ancak balıkların zarar görüp görmediğinin üç gün içerisinde belli olacağı kaydedildi. Dışişleri Bakanı Kutlay Erk ile Turizm, Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı, BM ve Türkiye nezdinde girişimlerde bulunduklarını açıkladı. Denize yayılan akaryakıtın yeterli ekipman bulunamadığı için henüz bariyerlerle havuz içerisine alınamadığını belirten iki bakan, bunun için Türkiye’den bariyer ve ekipman talebinde bulunduklarını belirtti. Türkiye’den kargo yoluyla gelecek bariyer ve ekipmanların Kalecik’e bugün ulaşması bekleniyor. Bölgede turistik tesisler ile bir balık çiftliğini de tehdit eden çevre felaketine toplumun tüm kesimlerinden tepki yağdı, tedbirsiz davranılması eleştirildi. Yetkililer olay yerinde Petrolün denize akması ve yaşanan çevre felaketini yerinde incelemek amacıyla Turizm Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı İsmail Başarır, Gazimsağusa Kaymakamı Beran Bertuğ, İskele Kaymakamı Bünyamin Merhametsiz, Limanlar Dairesi Müdürlüğü yetkilileri, Hayvancılık Dairesi yetkilileri, Çevre Dairesi Gazimağusa Sorumlusu Çağan Coşkuner, Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı yetkilileri, İskele Belediye Başkanı Halil Orun, Mehmetçik Belediye Başkanı Özay Öykün, Mehmetçik Belediye Başkanı Beyazıt Adalıer, İskele İtfaiye Müdürü Ali Özçilem, İskele Polis Müdürü Gökay Karagil ve birçok kişi olay yerinde bulundu. Siber: Ülke yeni bir petrol dolum tesisine karşı Başbakan Sibel Siber, bir ziyareti sırasında, denize petrol sızmasıyla yaşanan felaketi değerlendirdi. Olaydan duyduğu üzüntüyü dile getiren Siber, “Büyük bir çevre felaketi ile karşı karşıya kaldık yine. Dolayısıyla bu yönde her türlü tedbiri almak için tüm bakanlıklarımız devrede” dedi. Temizleme çalışmasına başlandığını, yetkili firmanın Türkiye’den gemi getirtme faaliyeti bulunduğunu kaydeden Siber, şöyle konuştu: “Olay olduktan sonra ne yapılacağından ziyade, olayın olmaması için ne yapılması gerektiği önemli. Risk önleyici tedbirler şart. Olay olduktan sonra büyük bedeller ödemek zorunda kalıyoruz. Petrolün sızma olayının nedenlerini tespit etmeye çalışıyoruz. Oluşan kirliliği daha büyük felakete yol açmadan, yayılmadan temizlemeye çalışıyoruz.” Rüzgarın yön değiştirmesi durumunda felaketin yeniden denize doğru yayılma riski bulunduğunu açıklayan Siber, “Kıyılara Petrol Dolum Tesisi kurulmasını önleyen tüzüğün ne kadar yerinde olduğunu gördük” dedi. Başbakan Siber, çevre felaketi olmadan tedbir almanın önemli olduğunu belirtti. Gündemde ülkeye bir petrol dolum tesisi kurulmasının olduğunu anımsatan Siber, “Toplum da, hükümetimiz de ülkeye bir petrol dolum tesisi kurulmasına karşı çıkıyor. Karşı çıkmamızın sebeplerinden biri de bugün yaşanan çevre felaketidir. Ülkeye katkı sağlamayacak yatırımların felaketlere yol açacağı bir kez daha gözler önüne serildi. O yüzden biz hükümet olarak bir tüzük değişikliği yaparak kıyıların petrol dolum tesisi gibi kirli yatırımlar için kiralanmasını önledik. Ne kadar haklı olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı” diye kaydetti. Harmancı: Yedi kilometrelik alana yayıldı Olay yerine giderek incelemelerde bulunan Turizm Çevre ve Kültür Bakanı Mehmet Harmancı, AKSA’dan 15 Temmuz 2013 tarihinde gece yarısı sızan petrolün denizde 7 kilometrelik alana yayıldığını belirterek, BM’den ve Türkiye’den yardım talep edildiğini söyledi. Harmancı, Türkiye Ulaştırma Bakanlığı’ndan bir ekip, ön çalışma yapmak için olay yerinde inceleme yaptığını kaydederken, özel bir şirketin gemisinin gelerek profesyonel yardımın yapılacağını kaydetti. Mehmet Harmancı, bir aylık bakanlığı süresince petrol dolum tesislerinin kurulmasının ciddi konular olduğunu defalarca tartıştıklarını, böylesi kazalarda önlem alınacak ekipmanların olmadığını da dile getirdi. Bakan Harmancı, akaryakıt tahliyesinden kaynaklı çevre felaketi yaşandığını belirterek, kirliliğin boyutuyla ilgili çeşitli rakamların olduğunu, konuyla ilgili şirket yetkilileriyle görüşeceğini ve Gümrük Dairesi’nden bilgilerin alınacağını belirtti. Harmancı, ilk olarak önlemlere yoğunlaştıklarını, Kıbrıs Türk Petrolleri, Altınbaş Petrol, Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Şirketi’nin kendi imkanlarıyla devrede olduklarını ifade etti. Bakan Harmancı, Birleşmiş Milletler ve Türkiye Büyükelçiliği’nden yardım talep edildiğini, kalıcı hasarların olmaması için tüm kurumların istişare halinde olduğunu söyledi. Kriz masası oluşturuldu Kalecik sahilinde yaşanan çevre felaketiyle ilgili başbakanlık koordinasyonunda kriz masası oluşturuldu ve alınacak önlemler belirlendi. Raşit Ekonomi Bakanlığı’nda Dışişleri Bakanı Erk, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Başarır, Turizm Çevre ve Kültür Bakanı Harmancı ve ilgili bakanlıkların bürokratları ile Gümrük Dairesi Yetkililerinin de oluşturduğu kriz masası toplantısının ardından basına açıklamalarda bulundu. Ekonomi ve Enerji Bakanı Atay Ahmet Raşit Kalecik’teki petrol sızıntısı ile ilgili çalışmaların 3 aşamada ele alınacağını söyledi. Raşit oluşturulan kriz masasının durumun yarattığı çevre felaketinin kısa sürede giderilmesi, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için alınacak fiziki ve yasal önlemler ile soruşturma aşamaları üzerinden çalışmalarına devam edeceğini açıkladı. Bakan Raşit, sızıntı nedeniyle 80-100 ton arası akaryakıtın denize aktığını ve kriz masasının gün boyu yerinde ve bölgede yaptığı çalışmaları toplantıda değerlendirildiğini söyledi. Raşit, kriz masasının durumun yarattığı çevre felaketinin kısa sürede nasıl giderilebileceği, bu tür olayların tekrarlanmaması için alınacak fiziki ve yasal önlemler ile araştırma ve soruşturma aşamaları olmak üzere 3 aşamada çalışmalarını sürdüreceğini açıkladı. İlk etapta yapılan tespitler sonucu 3 kilometrekarelik bir alanda sızıntının bariyerlerle kontrol altına alındığını kaydeden Bakan Raşit, bugün Mersin’den gelecek ekip ve ekipmanların katılımıyla kirliliğin en kısa zamanda giderilmesini umduklarını söyledi. Temizlik çalışmalarının “günlerle” ifade edilebilecek bir zamanda tamamlanacağını kaydeden Bakan, Türkiye’den gelecek ekibin konusunda uzman ve profesyonel kişiler olduğunu söyledi. Ekonomi ve Enerji Bakanı Raşit, kriz masasının bu tür olayların bir daha tekerrür etmemesi için gerekli mevzuat düzenlemelerini de gündemine aldığını ve devletin daha etkin denetiminin sağlanması gerektiğini ifade etti. Bundan böyle aktarım yapacak gemilerin bariyerlerle çevrileceğini ve bu şekilde sızıntıların bölgeye yayılmadan önleneceğini söyleyen Raşit, borulardaki sızıntılar için devletin bizzat denetim yapacağının altını çizdi. Devlet birimlerinde bu tür felaketlere müdahale edebilecek gerekli altyapı bulunmadığına da işaret eden Bakan Raşit, bu tür adımların atılmasının daha kapsamlı ve uzun soluklu hükümetlerin görevi olmasına rağmen, geçici hükümetin de kısa sürede alınacak tedbirleri alarak ileriye yönelik bir yol haritası belirleyeceğini vurguladı. Raşit, bugünden itibaren başlayacak çalışmalarla denizde pek bir kalıntı kalmayacağını söyleyerek, buna karşın Devletin bu tür konularda çalışacak uzmana, bilgiye ve kadroya sahip olması gerektiğini söyledi. Bakanlığın isminin “Ekonomi ve Enerji” olmasına rağmen petrol istasyonları denetimleri dışında çalışan bir “Enerji” kadrosunun bulunmadığını anlatan Raşit, bu şekilde gidilmesinin mümkün olmadığını ve bu kadrolarla ekiplerin mutlaka oluşturulması gerektiğini söyledi. Erk: Türkiye nezdinde girişimlerde bulunduk Dışişleri Bakanı Kutlay Erk, Kalecik’te denize sızan mazot olayıyla ilgili BM ve Türkiye nezdinde girişimlerde bulunduklarını açıkladı. Denize yayılan mazotun yeterli ekipman bulunamadığı için henüz bariyerlerle havuz içerisine alınamadığını da belirten Bakan Erk, bunun için Türkiye’den bariyer ve ekipman talebinde bulunduklarını belirtti. “Çok üzücü, bundan sorumlu olan firmanın uyguladığı teknik, teknoloji, ekipman ve malzemeyi güncellemesi gerekir diye düşünüyorum. Böyle sızıntılara fırsat verilmemesi gerekirdi” diyen Erk, “Bu AKSA’nın ilk defası değil. Demek ki zafiyetleri var. Bunları gidermemesi halinde üretim sözleşmesinin maddelerine gidilmesi gerekir. Bu üretim hakkı kendisine tanınırken çevreyi koruma görevi de verilmişti. Çevreyi koruyamıyorsa ve bu konuda zafiyet gösteriyorsa elbette ki sözleşmeden doğan haklarımızın kullanılması gerekir” ifadelerini kullandı. Kutlay Erk, yaşanan olayın bir cezası olacağını ancak kendilerinin daha çok yaşanan çevre felaketine odaklandıklarını kaydetti. Denize yayılan mazotun yeterli ekipman bulunamadığı için henüz bariyerlerle havuz içerisine alınamadığını da belirten Bakan Erk, bunun için Türkiye’den bariyer ve ekipman talebinde bulunduklarını açıkladı. Konunun BM nezdinde de takip edildiğini belirten Bakan Erk, nelere ihtiyaç olduğu konusunda teknik destek alındığını ve yapılması gerekenin sızıntının bariyerlere havuz içerisine alınması işlemi olduğunu vurguladı. Turizm Çevre ve Kültür ile Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlıkları teknik personelinin özverili çalışmalarıyla tüm imkanları seferber ettiğini ifade eden Bakan Kutlay Erk, Türkiye’den kargo yoluyla gelecek bariyer ve ekipmanların Kalecik’e ulaşacağını söyledi. Bertuğ: Gerekli tüm önlemler alınacak Gazimağusa Kaymakamı Beran Bertuğ da denize akan petrolün temizlenmesi için gerekli çalışmaların başladığını belirtti. Türkiye’den gelecek ekibin sahilleri ve akan petrolü temizleyeceğini söyleyen Bertuğ, tüm ilgililerin gerekli önlemlerin alınması için çalışmalar yaptığını kaydetti. AKSA Müdürü Çaptuğ: İhmal yok AKSA Santral Müdürü Murat Çaptuğ, gemiden şirkete fuel-oil tahliyesi esnasında yakıt hattı ile gemi arasında bulunan hortumda teknik arıza nedeniyle kaçak meydana geldiğini ve sızıntıya bu kaçağın neden olduğunu kaydetti. Çaptuğ, AKSA, ALPET, K-PET ve Kıbrıs Türk Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Şirketi ekipmanlarıyla olaya müdahale edilmekte olduğunu, sızıntının yayılmasını önlemek amacıyla 5-6 kilometrelik alanda bariyerleme işlemi yaptıklarını söyledi. Türkiye’den de konusunda uzman özel firmalardan hizmet alacaklarını kaydeden Çaptuğ, Türkiye’den gelecek olan ekibin bugün çalışmalara başlayabileceğini ifade etti. Çaptuğ, mevcut sızıntının daha fazla yayılmasını önlemeyi hedeflediklerini belirterek, ilgili tüm devlet dairelerinin de bölgede olduğunu, koordinasyon halinde çalışmaları sürdürdüklerini ifade etti. Çaptuğ, kirliliğin Kalecik bölgesinden Çayırova’daki fenere kadar olan yaklaşık 3 kilometrede etkili olduğunu iddia ederek bölgenin kayalık zemin olduğunu ve kirliliği bu bölgede hapsetmeye çalıştıklarını söyledi. Denize akan sızıntının miktarıyla ilgili net bir şey söylemenin şu anda mümkün olmadığını ancak gemi ölçüm raporlarından sonra ortaya çıkacağını kaydeden Çaptuğ, maksimum 50-100 ton civarında olduğunu tahmin ettiklerini söyledi. Sızıntının önceki gece itibarıyla bitirildiğini söyleyen Çaptuğ, olayla ilgili bir ihmalin söz konusu olmadığını, hatta yeni bakım çalışmaları yapılmakta olduğunu ve kullanılan hortumların da birkaç ay önce değiştirildiğini belirtti.“Her türlü tedbire rağmen böyle teknik sorunlar yaşanıyor” diyen Çaptuğ, ilgili tüm dairelerin katılımıyla AKSA santralında kriz masası oluşturulduğunu ve gereken müdahalelerin yapılmakta olduğunu söyledi. Sızıntının temizleme işlemleriyle ilgili bilgi veren Çaptuğ, öncelikle bariyerle yayılmayı önleme tedbirleri alınacağını, ardından da kıyıdan mekanik yöntemlerle deniz yüzeyinden temizleneceğini ifade etti. Çaptuğ, sızıntıyı maksimum bir hafta içerisinde temizlemeyi hedeflediklerini, ayrıca fuel-oil sızıntısının kalıcı etki bırakmayacağını, kalıcı kirlilik olmayacağını söyledi. ÇEKOVA: Bu tür tesislerin KKTC’de yeri yok Çevre Koruma Vakfı (ÇEKOVA) Mütevelli Heyeti ve Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Atakol, KKTC’nin akaryakıt ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulan Kalecikteki tesiste yaşanan kazanın, ticari ve rant amaçlı devasa ölçekteki Petrol Dolum Tesisleri gibi projelerin, KKTC’de inşasına yer olmadığını açıkça gösterdiğini belirtti. Atakol yaptığı yazılı açıklamada, “Üç yıldan beri, ÇEKOVA, diğer çevre örgütleri ile birlikte, Petrol Dolum Tesisleri inşasına karşı ilgili yetkililerle ve rantçılarla çok büyük bir mücadele vermiştir, vermeye devam etmektedir” dedi. “Yetkililer, rantçıların taleplerine, yani, Petrol Dolum Tesisleri inşasına izin vermeyi başından beri kabul etmişlerdi. ÇEKOVA, üç yıldan beri bu konuda yetkilileri uyarmakta ve olması muhtemel kazalara parmak basarak bu sevdadan vazgeçmelerini ısrarla talep etmektedir” diyen Atakol şöyle devam etti: “Dün, (16 Temmuz 2013 ) Kalecikte büyük bir kaza olmuştur. Bu kazada, tonlarca akaryakıt denize dökülmüş ve kilometrelerce uzayan sahil şeridini kirletip yok etmiştir. Söz konusu kirlilik uzuz vadeli kirliliktir. Bu tip kirlilikler, 20-30 yılı aşkın bir süre sonra bile, bir ölçüde temizlenmiş olabilir. Böyle bir kirliliğin yarası daima kendini gösterecektir. Bu tür kazaların olabilme ihtimalinin yüksek olduğunu defalarca belirttik.” Bu kazanın ikaz edici olduğunu kaydeden Atakol, “Olmaması gereken bu kazanın sebebi ortaya çıkarılmalı ve yetkililer hakkında yasal işlem yapılmalıdır. Bu tür kazaların tekrarlanmaması için tüm önlemler alınmalıdır” dedi. Atakol , “Bu kazada denetimsizlik ve sorumsuzluk ön plana çıkmıştır. Kalecikte büyük bir günah işlenmiştir. Senelerdir bu tehlikeye parmak bastık. Günaha ortak olmak isteyenleri aklıselime davet ediyoruz. Bu ülkede kimse petrol dolum tesisi inşasından artık söz etmemelidir. Siyasilerden bunu görmelerini ısrarla talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. Biyologlar Derneği: En büyük petrol kazası Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten, ‘İskele-Kalecik Bölgesi’nde sızan petrolün balık çiftlikleri bölgesine kadar ulaştığını iddia ederek, bu olayı “ülke tarihinin en büyük petrol kazası” olarak niteledi. Hasan Sarpten, denizdeki petrol kirliliğinin, en ileri teknolojiyle bile ancak yüzde 20’sinin temizlenebileceği görüşünü de dile getirdi. Sarpten, yazılı açıklamasında “en çok 10 bin tonluk gemilerle boşaltım yapılmasına imkan veren AKSA’nın aktarma borularına, sürekli daha yüksek tonajlı gemilerden aktarma yapılması ve bu sabah da 24 bin tonluk bir gemiden fuel-oil aktarılması sonucu aşırı basıncın etkisiyle kaza yaşandığını” iddia etti. Tahliye anında gerekli kontrollerin yapılmadığını ve yasal olarak bu tonajdaki gemilerin yanaşma için kılavuz kaptan alması zorunluluğu varken buna uyulmadığını ileri sürerek şöyle devam etti: “Bu da AKSA yetkililerinin ‘olağan bir kaza, ihmal yok’ açıklamasının gerçekle uzaktan yakından ilgisi olmadığına işaret etmektedir. Bu sızıntı sonrası 100 tondan fazla petrolün denize akmış ve 5 kilometrelik bir alanı sarmış durumdadır. Sızan petrolün balık çiftlikleri bölgesine kadar ulaştığı düşünüldüğünde bu olayın ülke tarihinin en büyük petrol kazası olduğu ve görülmemiş boyutta bir kirliliğe yol açtığını rahatlıkla söyleyebiliriz.” ‘İskele-Kalecik Bölgesi’nde yaşanan ve “büyük çapta olduğu görülen” petrol kazasının, özellikle ‘Petrol Dolum Tesisi’ tartışmaları sırasında öngördükleri endişelerindeki “haklılığı” bir kez daha ortaya koyduğunu ifade eden Sarpten şunları kaydetti: “Herhangi bir petrol yasasının olmadığı, gerekli önlemlerin alınmadığı, anında müdahalelerin yetersiz kaldığı, gece yayılan petrole ancak ertesi gün müdahale edilebildiği ve halen Türkiye’den gelecek uzmanların ekipmanlarıyla müdahale etmesinin beklendiği ve de en önemlisi de kaza sonucunda sorumlularına cezai yaptırımın bile uygulanamayacağı bir ortamda yaşanan kader değil, yıllarca bu konuda sürdürülen ihmalkarlığın bir sonucudur.” Sarpten tüm sermayesi deniz, kum, güneş ve doğası olan bir ülkede böyle bir kirliliğin yaşanmasının “kendi ayağına kurşun sıkmak” anlamına geldiğini, bu tür tesisler kurulurken ve işletilirken çok dikkatli davranılmasının kaçınılmaz olduğunu ve denizlerde yaşanan petrol kirliliğinin telafisinin mümkün olmayan etkiler yarattığını kaydetti. “Ancak yüzde 20’si temizlenebilir” Sarpten, bugün en ileri teknolojiyle bile denizdeki petrol kirliliğinin ancak yüzde 20’sinin temizlenebileceğini; geri kalan kirliliğin yıllarca, hatta on yıllarca devam edeceğini savundu. Denize sızan petrolün uçucu kısmının bir süre sonra buharlaşırken hidrokarbon bileşiklerinin dibe çökmüş veya parçacıklara tutunmuş olarak kalacağını anlatan Sarpten, kirliliğin özellikle kayalık bölgelerde, koylarda, deniz canlılarında ve su yosunlarında birikeceğini ifade etti. Sarpten, özellikle “tekrar seçilirsek petrol dolum tesisini yapacağız” diyen Ulusal Birlik Partisi yöneticilerinin “önemli bir ders almasını umduklarını” da sözlerine ekledi. EL-SEN: Tam bir rezalet ve felaket Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu Çalışanları Sendikası (EL-SEN), AKSA’nın imtiyazlı sözleşmelerinin iptal edilerek Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nun (KIB-TEK) ihtiyaç duyduğu yatırımların bir an önce yapılmasını talep etti. El-Sen Başkanı Çağlayan Cesurer yaptığı açıklamada, EL-SEN’in, enerji sektöründe özellikle KIB-TEK üzerine oynanan ve ilerletilmek istenen oyunları yıllardır dile getirdiğini ve kamuoyunun dikkatini çekmeye çalıştığını belirterek, “ KIB-TEK’in bir bütün olarak, güçleri yetmezse parçalayarak, bu da olmazsa KIB-TEK’i yok ederek elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve tahsilat işlerini özel sektöre devretmek isteyen zihniyetin yarattığı çevre sorunundan da öteye çevre felaketini hep birlikte yaşıyoruz” dedi. AKSA Enerji Üretim AŞ’nin ürettiği elektriği, ne üretirse alınacağının garantisini de vererek özelleştirmeyi adım adım gerçekleştirenlerin, AKSA’nın üretim kapasitesini artırırken, KIB-TEK’in üretimini düşürerek maliyetlerini artırma yolunu seçtiklerini ileri süren Cesurer, özel sektörün yapısı gereği önce en yüksek kâr etme mantığı ile çalıştığını belirtti. Cesurer, denizi kirleten yakıt kaçağının tam bir “rezalet ve felaket” olduğunu vurgulayarak, “Bu felaketi ilk kez de yaşamıyoruz. Kısa bir süre önce benzer bir çevre felaketi, Altınbaş Petrol tesisleri için gerçekleştirilen yakıt tahliyesi sırasında da yaşanmıştı. Önlem alınmazsa son kez de olmayacaktır” dedi. 40 yıla yakın süredir kamu kuruluşu KIB-TEK’in Teknecik Santralleri için, düne kadar ise devlet ortaklı olarak KTP’nin, ülkenin tamamı için ayni şekilde yakıt tahliye ettiğini anımsatan Cesurer, onlarda böyle olaylar yaşanmazken, Altınbaş Petrol ve ardından da AKSA Enerji Üretim AŞ’nin yakıt tahliyesi esnasında çevre felaketine yol açmış olmasının özel sektörün hizmet kalitesini gözler önüne serdiğini ifade etti. Cesurer, yaşanan çevre felaketinin boyutlarını çevreden sorumlu Bakanlık yanı sıra ilgili sivil toplum örgütlerinin de ortaya koyması gerektiğini belirtti. Cesurer, kirlenenin sadece denizler olmadığını kirlilikle birlikte doğal çevre ve canlıların da yok olduğunu ifade ederek, “Ancak kafasına KIB-TEK’i ve halkımızın en ciddi toplumsal varlığını da yok etmeyi koyanlara karşı duruşumuzun haklılığı bir kez daha ortaya çıkmıştır. EL-SEN yok olmaya devam demeyecektir. EL-SEN çevrenin kirletilerek yok edilmesine devam demeyecektir” dedi. GİAD: Yargıya taşınmalı Kuzey Kıbrıs Genç İş Adamları Derneği (GİAD) Kalecik’te yaşanan çevre felaketinin ülkeye kurulacak dolum tesisine karşı olmalarını haklı çıkardığını ifade etti. Dernekten yapılan yazılı açıklamada, “28 Temmuz’da ülkeye hükümet etmek için seçilecek milletvekillerine ve kabineye, petrol dolum tesisi yapılmaması, bu tarz kirliliklerin tekrar yaşanmaması, ayrıca Kalecik’teki çevre felaketine neden olan söz konusu şirkete önlem aldırmaları ve olayın yargıya taşınması konularında baskı uygulayacağımızı vurguluyoruz” denildi. “Ülkenin sahip olduğu doğal güzelliklerin her geçen gün zarar görmesi sadece ekonomik değil, bu ülkede yaşayan her bireyin geleceğinin, ülke kaynaklarının ve sağlıklı bir çevrenin yok olması anlamına gelmektedir” ifadesine yer verilen açıklamada şunlar da belirtildi: “Dün yaşanan kirliliğin sorumluları arasında şirket yöneticilerinin yanı sıra şirkete cezai yaptırımları ve gereken önlemleri alması hususunda baskı uygulamayan hükümet yöneticileri de vardır. Yaşadıklarımız, petrol dolum tesisinin yapılmasına neden karşı olduğumuz konusunda bizi bir kez daha haklı çıkardı. Unutmayalım ki önlemek ödemekten ucuz ve insancıldır.” Şansal: Kaza süsü verilmiş bir cinayet Baraka Kültür Merkezi’nden Nazen Şansal, Kalecik’teki petrolün denize aktığı kazayla ilgili, buna neden olan şirketin önlem almadığı ve devlet yetkililerini haberdar etmediğini savunarak, “Özel bir şirketin ne kadar duyarsız ve umursamaz olabileceğini bir kez daha göstermiştir” dedi. Yazılı açıklama yapan Şansal, “Ülkemiz kıyılarında ve Akdeniz’de etkisi yıllarca sürecek olan bu vahim olay, kaza süsü verilmiş bir cinayettir. Bu cinayetin failleri, hiç bir tedbir almayan özel şirket ile halkın çevre hakkını hiçe sayarak özelleştirme yapan ve bu özelleştirmelere karşı çıkmayan hükümetlerdir” dedi. Özelleştirmenin, halkın daha iyi hizmet almasına değil, kamusal hakların hiçe sayılmasına, insan ve doğanın zarar görmesine sebep olduğunu iddia eden Şansal, “Bu felaket, petrol dolum tesisine karşı çıkan örgütlerle birlikte ‘petrol uğruna ülkene kıyma’ diyen bizlerin ne kadar haklı olduğumuzu da göstermektedir” dedi. Şansal, ülkesini seven ve doğayı korumak isteyen tüm kesimleri, çevre sorunlarına karşı örgütlü mücadeleye ve kirliliğe yol açanlardan hesap sormaya çağırdı. YEMAD: Temizlemek çok zor Yeşil Mağusa Derneği (YEMAD) derneği de Bafra bölgesinde meydana gelen kazayla ilgili açıklama yaparak,  “Yaşananlar hepimizi derinden etkilemiş ve üzmüştür” dedi. Yeşil Mağusa Derneği Başkanı Dr. Umut Altunç’un imzasıyla yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: “Çevreye saçılan petrol atıklarının temizlenmesi fiziksel olarak sanıldığı kadar kolay değildir. Gerek su yüzeyinde gerekse deniz ekosisteminin içinde yer alan pek çok canlı ve bitki türü maalesef bu çevre felaketinden ciddi şekilde etkilenecektir. Uzun yıllar sürecek olan bu kirlilik sadece deniz canlıları ve bitkilerini değil, besin zinciri göz önüne alındığında adada yaşayan insanları da etkileyecektir. Geçimini temel olarak turizmden sağlayan yöre halkı ve ülke ekonomisi de ortaya çıkan durumdan ötürü telafisi güç maddi ve manevi kayıplar yaşayacaktır. Bu bölgeye inşa edilmesi gündeme gelen ‘Petrol Dolum Tesisi’nin benzeri bir çevre felaketine neden olabileceği derneğimiz tarafından defalarca kamuoyunda paylaşılmıştır. Önümüzde böyle bir kötü deneyim varken çevre ve halk sağlığı açısından söz konusu projelerin hükümet edenler tarafından bir daha gündeme getirilmemek üzere iptal edilmesi gereklidir.” CTP-BG heyeti olay yerinde: Kirli sanayi yatırımlarına karşıyız Cumhuriyetçi Türk Partisi - Birleşik Güçler (CTP-BG) Genel Sekreteri ve milletvekili adayı Asım Akansoy ve beraberindeki heyet Kalecik’te yaşanan çevre felaketini yerinde inceledi. Akansoy inceleme sonrasında yaptığı yazılı açıklamada, Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) ülkeye getirmek istediği kirli sanayi yatırımlarına karşı olduklarını, çevreyi bu tür yatırımlardan korumanın öneminin yaşanan felaketle bir kez daha ortaya çıktığını belirtti. CTP-BG Genel Sekreteri Asım Akansoy, İskele milletvekili Önder Sennaroğlu ve Mağusa milletvekili Sonay Adem’den oluşan heyetle bölgeye gitti. Akansoy açıklamasında, uzun bir sahil şeridinin sızıntıdan etkilendiğini belirtti. AKSA firmasının bu tür kazalara karşı hazırlıksız olduğunu vurgulayan Akansoy, gerekli teknik altyapıya sahip olmayan şirketin kazaya karşı aldığı önlemlerin de bilimsellikten uzak, amatörce olduğunun altını çizdi. Felaketin yaşanmasında ihmali olan tüm kesimlerin sorumluluğu üzerine alması gerektiğine işaret eden Akansoy, hükümetin çalışmalarını yakından takip edeceklerini de vurguladı. Asım Akansoy, CTP-BG’nin Çevre Mühendisleri Odası ve Biyologlar Derneği ile bir araya gelerek konuyu değerlendirdiğini, istişareler sonucunda birlikte hareket edileceğini söyledi.  7DENİZ
Editör: TE Bilisim