Denizcilik Sektörü olarak 2008 yılından beri yaşamakta olduğumuz 8 yıllık krizin zirve yaptığını görmekteyiz diyen Erol Yücel, 'Özellikle 2016 yılının ilk ayları navlun piyasasının tam anlamıyla dibe vurduğu bir dönem olmuştur. Bu gelişmenin olumlu bir etki yarattığını belirtmeliyim. 2016 yılı yeni gemi siparişleri ile birlikte daha önce sipariş edilmiş ve çeşitli nedenlerle ertelemeler sonucu tamamlanması 2016 yılına kalan gemilerin de devreye girmesiyle önceki yıllara göre çok daha fazla geminin sisteme gireceği bir yol olarak görülmüştür. Ancak, bu durum kuru yük gemilerinde siparişleri bıçakla kesilir gibi durma noktasına getirmiştir. Aynı zamanda da hurdaya çıkışları hızlandırmış ve arz talep dengesi armatör lehine dönmeye başlamıştır. 2016 yılının 3. çeyreğini geride bıraktığımız günümüzde bu tablo aynen devam etmektedir.

Gemilerin günlük Time-Charter kira gelirlerinin neredeyse 1.000,- /Gün seviyesine düştüğü yılın 1. çeyreği ile mukayese ettiğimizde tüm kuru yük segmentlerinde Baltık Kuruyük Endeksine göre günlük Time-Charter kira gelirleri min. 6.000,- /Gün seviyesini geçmiş bulunmaktadır. Armatörler en azından günlük running costlarını çıkarmaya başlamışlardır. Yeni gemi siparişlerindeki bu günkü tablo muhafaza edildiği taktirde önümüzdeki dönemle hızlı olmamakla birlikte düzenli bir yükselme görmeyi bekliyorum. Ayrıca 2003 – 2008 arası dönemdeki hızlı ve yüksek navlun artışlarına göre kimsenin hesap yapmamasını öneririm. Devlet tersaneleri destekliyor Dünyada pek çok ülke denizcilik sektörüne katkı sağlıyor ama Bu konuda somut olarak hangi ülke armatörüne ne sağlamıştır veya sağlamaktadır net ve belgeye dayalı bir bilgi sahibi değilim diyen Yücel, 'Ancak, tersanecilerimiz açısından konuyu değerlendirecek olursak Devletlerin bizzat bu işin içerisinde olduğunu görmekteyiz. Devletler armatörden ziyade tersaneleri desteklemektedirler.

Bunun gerekçesi de tersanelerin yaratmış olduğu yoğun istihdamdır. Devlet insanına iş imkanı yaratmak zorundadır mantığı ile baktığımızda bu yardımların gerekliliğini daha iyi anlayabiliriz. Bizim tersanelerimiz halen teminat sorununu bile çözebilmiş değildir. Kağıt üzerinde çeşitli formüller ile çözüldü gibi görünse de tersanelerimiz günümüzde yurt dışına verdikleri teminatlarını; yaptıkları nakit blokajı karşılığında verebilmekte; gemi inşa ederken ihtiyaç duydukları nakit bankalarda bloke edilmiş olarak dururken gemiyi inşa edebilmek için ihtiyaç duydukları nakit için Factoring şirketlerinden yüksek faizle kredi kullanmaktadırlar. Hazine, Kredi Garanti fonuna verdiği garanti için faiz almaktadır. Tersane maliyetini arttırmaktadır. Tersaneciler yıllardır devletimizden kendilerinin diğer ülke tersaneleri ile rekabet edebilir hale getirilmelerini talep etmişlerdir.

Başkaca da bir teşvik ve destek talepleri olmamıştır. Denizci ülke değiliz Ülkemizin konumu dolayısıyla büyük bir avantajı olduğu lojistik merkez olma konusunda görüşlerini paylaşan Yücel, 'Yıllardır ortaya koyduğumuz bir sloganın peşinden gitmeye çalışıyoruz. 'Denizci Ülke, Denizci Millet.' Nedeni ise son derece basit. Üç tarafı denizlerle çevrili, dünyanın 7 darboğaz arasında yer alan Çanakkale ve İstanbul gibi 'Türk Boğazları' olarak adlandırılan boğazlara sahip bir deniz ülkesi olmamıza rağmen maalesef denizci ülke ve denizci millet olduğumuzu söyleyemeyiz. Kanaatimce en temel unsur olarak denizciliğin nasıl bir ekonomik değer olduğunu ve Ülkemiz ekonomisi için ifade ettiği değeri halkımıza ve bizleri yönetenlere anlatamadığımızı düşünüyorum. Yine temel bir faktör siyasi otoritenin ortaya net bir irade koymasının gerekliliğidir. En güzel örnek olarak 'Türk Deniz Kuvvetlerinin ihtiyaç duyduğu deniz araçlarının Milli imkanlar ile Türk Tersanelerinde inşa ettirileceği' şeklindeki bir irade beyanı Türk Tersanelerini başka bir seviyeye taşımaya başlamıştır. 2003 – 2008 yılları arasında inşa edilen ve savaş gemilerine göre yapımları daha kolay olan ticaret gemilerimizin de en azından belirli bir bölümünü Çin, G. Kore ve Japonya yerine Türk Tersanelerinde yaptırılması sağlanabilirdi. Milyarlarca dolar bu ülkelere gitmezdi' ifadelerini kullandı. Multimodal taşımacılıkta geldiğimiz noktaya da değinen Yücel, 'Ülke olarak unuttuğumuz demiryolu taşımacılığını çocuklarımız ve torunlarımız gibi bizler de yeni baştan öğreniyoruz. Ülkemiz demiryolu ağları ile yeni baştan örülüyor. Ülkemiz içerisindeki 'Hızlı Tren' sistemleri ile büyük şehirlerimizdeki Metro ve Tramvay yatırımları muhteşem bir şekilde karşımıza çıkıyor.

Limanlar daha iyi yönetiliyor Kendi adıma, yaşamakta olduğum İstanbul'da Marmaray ve Metro hatlarını yoğun bir şekilde ve zevkle kullandığımı burada belirtmek zorundayım ve yapanlara minnet duyuyorum ve teşekkür ediyorum. Aynı şekilde limanların özelleştirilmesi konusunda gösterilen güçlü irade ile limanlarımız yeni sahipleri ile daha iyi yönetilmekte ve daha iyi imkanlara sahip olarak işletilmektedir. Devletimizin bu konuda da; yani limanlara demiryolu bağlantısı yapılmasına ilişkin olarak yoğun bir çalışma yürüttükleri bilgimiz dahilindedir. Deniz ayağında ise maalesef Türk Koster Filosu'nun yenilenmesi konusunda güçlü bir irade ortaya konulamamıştır. Her ne kadar bu konu çıkarılan Torba Kanuna konulmak suretiyle bir hukuki zemin yaratılmaya çalışılmış olsa bile işlemeyecek bir yasa olarak kalacaktır. Bu konuda yapılan yoğun çalışmaları yürüten bir kişi olarak daha ilk günden itibaren bu yasada eksiklikler olduğunu açıkça belirttim. Devlet bu işi destekleyecek ise çekinmeden işin hakkı ve gereği olan teşvikleri vermelidir. Aksi taktirde bürokrasinin eli kolu bağlanmaktadır. Hazırlamaya çalıştığı yönetmeliği yapamamaktadır. Yapsa da işe yaramayacaktır. En doğru adım yeni bir yasanın yoruma muhtaç olmadan açık ve net bir şekilde yazılarak çıkarılması olacaktır' şeklinde konuştu. Bir hedefimiz var Ülkemizin 2023 hedefleri doğrultusunda konulan 1 milyar dolarlık dış ticaret hacmi konusunda da görüşlerini paylaşan Erol Yücel, 'Bir Milyar Dolarlık İhracat Hedefi gerçekleşir veya gerçekleşmez önemli değil. Ancak, böyle bir hedefin belirlenmiş olmasını çok önemsiyorum.

En azından bir hedefimiz var. Bir milyar dolar olmaz da 800 milyon dolar olur. Ne fark eder? Bu hedefi yerinde buluyorum ve destekliyorum. İçeriğine baktığımızda denizcilik sektörümüzü ilgilendiren veya başka bir ifade ile bir milyar dolarlık İhracatın içerisinde denizcilik sektöründen beklenen ihracatın tamamı 10 milyar dolardır. Sadece askeri amaçla inşa etmeye başladığımız askeri gemilerin ihracatına başlasak bunun 10 katını denizcilik sektöründen sağlarız.1975 yılında başlayan; 1974 Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle ülkemize uygulanan ambargo nedeniyle yarım kalan 100 civarında kosterimiz tersanelerde yatmaktaydı. Bu gemileri tamamlamak için 1980 'li yılların başında çok sık Ankara'ya ziyaretler yapıyorduk. Döviz taleplerimiz için bize söylenen 'Topu topu bir milyar dolarımız var. Bunu da Milli Savunma ve acil ilaç ihtiyaçları için kullanabiliriz.' O günleri yaşamış olan bizler bugün 150 milyar dolarlık ihracatı görmüş kişileriz. Dolayısıyla bir milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşacağımıza kalben inanıyorum. Sizlere de bu yayınlarınızla Denizcilik Sektörümüze yapmış olduğunuz katkılardan dolayı teşekkür ediyorum.

Cengiz Tepebaş - 7DENİZ

Editör: TE Bilisim