Mengi Yay A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Mengi, devletin yat inşa sektörüne hak ettiği değeri vermesini ve gerekli teşvikleri yapmasını beklediklerini söyledi. Hüseyin Mengi, 'Türkiye'de tekne yaptırmanın avantajlı hale gelmesini bekliyoruz. Bunu özellikle yerli müşteriler için söylemekteyim. Çünkü yerli müşteriye tekne yapamaz hale geldik, nedeni de, KDV, gümrük ve ÖTV. Tüm bu kalemler yüzde 26 oranında ekstra maliyet demek.

Zaten yüzde 20/40 farkla ortalama 25 metre bir tekneyi yurt dışından getirebiliniyor. Üstelik marka almış oluyor, o zaman Türkiye'de yaptırmasının bir anlamı da kalmıyor. Neden kimse bunu sorgulamıyor? Yerli müşteriye avantajlar sunmalıyız. Burada yerli müşterinin ve imalatçının önünün açılması lazım! Bu sorunların en kısa sürede konuşularak, tartışılarak bir sonuca vardırılması gerekli' Aksi takdirde bizim yol almamız mümkün değil' dedi.

'2014, 2013 gibi kötü geçti'

Yatçılık sektörü açısından 2014 yılının 2013'e göre çok iyi geçmediğini belirterek sözlerine başlayan Hüseyin Mengi, 'Sektör, biraz toparlandı ama yine de 2013'e çok benzer bir yıldı. 2014, biraz umut yılıydı. Hem firmamız açısından hem de sektör açısından 2014'ün son çeyreği biraz daha toparlanma sürecine girdik. Sektörümüz için genel anlamda konuşursak, şayet bir meslektaşımızda iş varsa zamanla bizde de oldu olacaktır da, yoksa bizde de yoktur. Lakin şuana bakarsak, bizim bakım yapmak için tekne çekecek yerimizin olmasına rağmen bakıma bir tekne bile gelmediği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Diğer taraftan son zamanlarda yabancı bayraklı yatların Türkiye'de konuşlandırılması konusu var. Her ne kadar kanunda güzel görünse de yani 5 yıllık kalma süresi olsa da, bunun Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızın başlattığı çalışmadan dolayı olduğunu düşünüyorum. Şu anda faal olan teknelerin yüzde 90'ı yabancı bayraklı teknelerden oluşmakta. Ülkemizde bunun bakımı, çekme zorunluluğu sıkıntılı. bildiğim bu işler bize yakın olan Yunanistan üzerinden yapılıyor. Yunanistan'a yaklaşık 4 ay önce bir ziyarette bulunmuştum. Her firma buna hazırdı Hatta bizden de ekip istediler.

Bütün tekneler oraya çekildi. Çünkü geçen sene tekne çekecek yer bulamazken, bu sene kızağımız çalışmıyor' ifadesinde bulundu. 'Markalaşamadık' Dünyada yaşanan finansal kriz 2008'deydi, bizim sektörümüzü ise 2010'dan itibaren vurdu diyen Mengi, markalaşma yönünde bir enerji sarf edemediklerini şu sözlerle vurguladı; 'Bu zamana kadar kendi sıkıntılarımızı aşmakla uğraşmaktan markalaşmaya ağırlık veremedik. Devletle uğraşmaktan, yabancı bayraklı teknelerin imalatıyla uğraşırken biz inovasyon ve ARGE çalışması yapamadık. Dolayısıyla marka çalışması da yapamadık. Daha çok ayakta kalmanın çabasını verdik. 2002 ve 2008 yılların arasında yoğunluk vardı fakat 2010'da yaşanan krizin etkileri hala devam ediyor. Bir işi almak zaten çok zor. Aldıktan sonra üzerinizdeki riskler daha da sıkıntılı. Neredeyse iş yapamaz hale geliyorsunuz. Ben 2014'ün son ayı ve içinde bulunduğumuz ocak ayında 27 ve 45 metrelik iki tane ahşap tekne için anlaşma imzaladım. İkisi de yabancı. Emin olun o sözleşmede yazılan şartlar bu işi yapmaya değmez ama biz bu sektöre yıllarımızı verdik. Böyle olmaması lazım… Bu işi aynı şartlarda yapan Avrupa'da firmala var. Bizim tek avantajımız onlardan farklı olarak kişiye özel tekne yapmamız. Yoksa bizim sektörümüzde ülke adına fazla marka olarak bir ağırlığımız yok. Bir tek bu alanda markayız diyebiliriz. Bizim yaptığımız şekilde kişiye özel olarak Avrupa'da yaptırsa daha pahalıya kendine özel bir yat yüzde 40-60 daha fazla fiyata alacak. Bugün yerli ve yabancı müşterilerimize kullandığımız malzemeleri anlatmakta güçlük çekiyoruz. En son anlaştığımız yabancı müşterimize yapılacak teknenin kapakta olan bir hidrolik sistemi anlatmak için çok büyük çaba harcadık'.

'Batmadığımıza şükrediyoruz'

Dönem dönem çok başarılı firmalarımız oluyor. Dünya çapında başarılı projelere imza atıyorlar, ödül alıyorlar ancak devamı gelmiyor diyen Hüseyin Mengi şöyle devam etti; 'Bunun birden çok sebebi var. Tabi ki kurumsal olmamak gibi bir sıkıntı mevcut. Yukarı çıkabiliyoruz ama orada kalamıyoruz. En önemli konu orada kalmayı başarabilmek. Burada bunu destekleyen faktörler önemli. Bizim sektörde en iyilerinden olan Proteksan firması gibi bir markamız var.ne zorluklarla karşılaştı ancak yeni bildiğim kadarıyla Yabancı ortak alarak toparlayabildiler kendilerini. Ama diğer tarafta bir İtalya firması Ferretti var. Krizin en dibe vurduğu dönemde bu firmanın batmaması için devlet finanse etti, yardım elini uzattı.

Neden, çünkü ülkenin marka değeri. Bizim ülkemizde yatçılık dendiğinde ise insanlara lüzumsuz gibi geliyor. Emin olun biz bu yatları denizde yürütebilmek için binlerce parçayı bir araya getiriyoruz. Birçok mühendis arkadaş çalıştığı halde sağlam olduğundan emin olmak için başka dizayn firmalarına test ettiriyoruz. O da yetmiyor yurtdışından destekler alıyoruz. Bunların hiç birinin geri dönüşü yok. Bunun devlet tarafında hiçbir kıymeti de yok. Devlet bize değer vermiyor. Tabi ki devletimizin yaptığı icraatlardan gurur duyduğumuz pek çok konu var. Bunlar bize enerji veriyor. Ancak en ufak bir sıkıntıya geldiğinde hiçbir zaman devlet bize sahip çıkmıyor. Kendi sermayeniz ile kalıyorsunuz. Eximbank'tan kullandığınız kredilerde öyle şartlar var ki, özel bankadan hiçbir fark yok. Bu anlamda yükselme şansınız kalmıyor.

Müşterinize ekstra bir şey sunamayınca, finans gücünüz zayıf kalınca müşteri kaçıyor. Herkes, Türk işadamlarının yurt dışında çok yüksek fiyatlara tekne aldığını biliyor. Biz bunları bir türlü anlatamıyoruz. İşadamlarına, neden bizden almıyorsunuz, dediğimizde, başımı derde sokmak istemiyorum diyor ve gidiyor başka ülkelerden alıyor. Devletimiz en azından bu noktada devreye girmeli ve yerli ürünleri teşvik etmeli. Yoğun emek isteyen bir sektörüz. Bilgisayarda tekneler ne kadar çizilse de tamamen el işçiliği var. Bir teknede ortalama 30 metre teknede ahşapta 18 ay 100 kişi çalışıyor. Çelik yaparsanız 75, kompozitte ve polyesterde 50 kişi. Sektörümüzün 2002-2008 yıllarındaki sıçrama döneminde hedefimiz 2015'e kadar 5 kat büyümekti. Ancak tam tersi 5 kat küçüldük. Şuanda sektör olarak onun şokunu yaşıyoruz. Şükür bir şeyler yapıyoruz. Batmadığımıza şükrediyoruz.'

'Tek ses olmalıyız'

Hüseyin Mengi, 'Türkiye de yatçılıkta GİSBİR modelini uygulamamız lazım. Bir platform altında toplanıp, bu GİSBİR'in olabilir, sorunlarımızı tartışıp, devlete anlatmamız gerek. Bireysel olarak devlete gittiğimizde sorunumuza çözüm bulmamız çok zor oluyor. Belki teker teker sorunlarımız kendimiz için çok önemli ama devlet tarafı da bizim tek ses şeklinde hareket etmemizi bekleyebilir. Bu açıdan baktığımızda bu yapıyı bir an önce oluşturup harekete geçmemiz lazım' şeklinde konuştu. 'Nuh Sanayi Sitesi'ni GİSBİR gibi yapmalıyız' 'Nuh Sanayi Sitesi'nin yönetimini şuanda yönetimde olan iki arkadaşımızın teşvikiyle 2010 yılında5 kişi olarak oluşturduk. Hedefimiz, Nuh Sanayi Sitesi'nin bir yat merkezi olduğunu vurgulamaktı. Bunun içinde öncelikle dış görüntümüze çekidüzen verdik ve binalarımızın görüntüsünü düzeltmek amacıyla yatırım yaptık. Genel kuruldan geçirerek buraya bir idari bina yapmaya kara verdik. Bunun finansını kendimiz sağladık. Sitenin isim değişikliğinden kaynaklanan bir takım sıkıntılarımız oldu. Resmi anlamda bazı şeyleri yapmak çok uzun sürdü.

Girişte sağ tarafta idari binanın kabasını bitirdik. Oraya, herkesin ofisi olmayabilir düşüncesiyle güzel bir konferans salonu yapmayı istedik. Ayrıca mescit ve sosyal tesisler yapmak için gerekli onayları aldık' diyen Mengi sözlerini şöyle bitirdi; 'şuan Ben Nuh Sanayi Sitesi'nde yönetim kurulu başkanı değilim. Kişisel sebeplerden dolayı 5 ay önce görevi bıraktım ama yönetim kurulunda üyeyim. Yeni yönetim kurulu başkanımızın her zaman yanındayım. Görevimin başındayım. Arkadaşlarımızla beraber haziran ayında genel kurulumuzu yapacağız. Başkanlığa aday olup olmayacağım şuan için belli değil. Ben Gisbirde çok şeyler edindim, profesyonelliği öğrendim. Bence orası bu sektörün anahtarı ve çatısı. Oradaki toplantıları çok önemsiyorum. Geç kalırsam sanki bir suç işliyormuşum gibi rahatsızlık duyuyorum. Oraya gelen ekip tamamen iş konuşuyor ve toplantı bittiğinde hala iş konuşuyoruz. Oradaki çalışmalar bazen kendi işimin bile önüne geçebiliyor. Orada herkes kendi görevini çok iyi yapıyor…'

Cengiz Tepebaş - 7DENİZ

Editör: TE Bilisim