Ünlü tasarım dergisi Design Et Al tarafından her yıl düzenlenen ‘Uluslararası Yat ve Havacılık Ödülleri’nde bu yıl Türkiye’nin en köklü yat üreticilerinden Mengi Yay Yatçılık’ın tasarlayıp inşa ettiği ‘SELEDA’ isimli yat, 25 ile 40 metre arası motor yat dalında Uluslararası Yat ve Havacılık Ödülü’nü almaya hak kazandı. 27 metre uzunluğa sahip ‘SELEDA’ ahşap ve epoxy ile inşa edildi. Ahşap malzeme sadece motoryatın gövdesinde veya omurgasında kullanılmakla kalmayarak, yatın dış mekânlarındaki ahşap işçilik de başarıyla kanıtlandı. Ahşap detaylar, tersanenin genlerindeki ahşap tekne yapım ustalığının izlerini taşıyor. Bugüne kadar ulusal ve uluslararası alanda 10’a yakın ödül alan Mengi Yay Yatçılık’ın Başkanı Hüseyin Mengi ile bir araya geldik ve hem ödülleri hem de firmanın ürettiği yatlarda ön plana çıkan işçilik ve tasarımları konuştuk.

 

Türk işçiliği ve mühendisinin emeğiyle üretilen yatlarınızda özellikle iç-dış dizayn tasarımlarınızla ön plana çıkıyorsunuz ve bu anlamda birçok ödüller de aldınız. Bu noktada firmanızı ve tasarımlarınızı farklılaştıran nedir?

Biz son 4-5 seneye kadar tüm dizaynlarımızı müşterinin yönlendirmesiyle yapıyorduk.  Ve beraberinde kendi ekibimiz vardı. Ama dedim ki herkes kendi işini yapmalı. Biz yatı üretmeliyiz kendi departmanımızda pazarlamalıyız, broker’la çalışmalıyız ama dizaynını dizayncılar yapmalı. Ki geçen yıl Aquarius teknemizle aldığımız ödül kendi ekibimizin emeğidir. Bu sene aldığımız ödül de onundur. Son zamanlarda inşa ettiğimiz yatlarda daha çok yurtiçi ve yurtdışındaki tasarımcılarla çalışıyoruz.

25 ile 40 metre arası motor yat dalında Uluslararası Yat ve Havacılık Ödülü’nü aldınız. Yatınız nasıl bir ustalıkla inşa edildi, özellikleri neler?

Ünlü tasarım dergisi Design Et Al tarafından her yıl düzenlenen ‘Uluslararası Yat ve Havacılık Ödüllerinde bu yıl tasarlayıp inşa ettiğimiz ‘SELEDA’ isimli yat, 25 ile 40 metre arası motor yat dalında Uluslararası Yat ve Havacılık Ödülü’nü almaya hak kazandı. 27 metre uzunluğa sahip ‘SELEDA’ ahşap ve epoxy ile inşa edildi. 800 hp MAN motorları ile 17 knota kadar hız yapabiliyor. ‘SELEDA’yı bir master, bir VIP ve 2 misafir kabinine sahip olacak şekilde tasarladık. Yatta toplamda sekiz kişi rahatça konaklayabilirken üç mürettebat için de iki kabin bulunuyor. 25 metrekare alana sahip ana kabin, özellikle kış aylarında elektrikli şömine ile ısıtılabiliyor ve ana güvertede yer alan 30 metrekare alana sahip salon ortama farklı bir hava katıyor. Ayrıca bu alan, yemek alanı ve güneşlenme yeri olarak da kullanılabilme özeliğine sahip. Firmamız, 45 metre uzunluğa sahip ‘AQUARIUS’ yatla da 2017 Uluslararası Yat ve Havacılık Ödülleri yat kategorisinde iç ve dış tasarım olarak iki ayrı dalda ödül almıştı. Design Et Al Yacht & Aviation Awards, yeni tasarımları takdir etmek, yetenekleri tanımak, fırsat yaratmak, yat ve havacılık endüstrilerindeki birçok harika iç mimar ve ürün tasarımcısına ilham kaynağı olmanın yanında müşterilere, ortaklara ve bağlantıdaki herkese de dünyadaki en iyi tasarımları ödüllendirme fırsatı vermeyi hedefliyor.

 

Kendine özgü tasarım

Bu yatımızın müşterisi 24 metrelik tekne talebiyle bize geldi. Biz kendi içimizdeki mühendis ve dizayn arkadaşlarımızla karşılaştırıp 27 metreye karar verdik. Kendine özgü bir tasarım istediler. Mühendis ve tasarımcılarımızın, müşterimizin de istekleri doğrultusunda bir tasarım ortaya çıkardık. Bu teknenin özelliği ahşap lamine epoksi olmasıdır. Teknenin ne kadar 27 metre olsa da 32 metre rahatlığı vermesi ön plana çıkıyor. Çünkü kendi dalında çok geniş ve çok az yakıtla tasarruf eden, ciddi derecede menzili uzun mesafede az yakıt yapan her şeyi oturmuş bir teknedir. Onun dışında çok rahat dört kabini ve içinde şöminesi olan bir tekne. Bu teknenin diğer özelliklerinden biri de rengidir. Sıra dışı bir rengi var. Bu teknemizi geçen yıl Cannes Yat Fuarı’na götürmüştük. Öte yandan şu an çok özel bir tekne yapıyoruz. 44 metrelik, çelik alüminyum olan ve uluslararası pazara hazırladığımız bir teknedir. Ön pazarlamasını Amerika, Monako, Miami gibi yerlerde yaptık. Birtakım dönüşlerde de aldık. Önümüzdeki ay tekneyi görmeye gelecekler. Tekneyi İtalyan bir tasarımcı arkadaşımız tasarladı, Hollandalı mühendis arkadaşımız altyapısını yaptı, Türkiye’deki arkadaşlarımız ise diğer işçiliklerini yaptı. İç tasarımda da Türk bir mimar arkadaşımız destek veriyor. Bu teknenin özelliği çelik alüminyum dışında görüntü olarak biraz motoryat, biraz trawler tarzı, yani ikisinin ortası bir tekne. İç kısmında şu an 5 kabin olarak tasarladık ancak 6 kabine dönebilen, süratini menzilini uluslararası sularda arttırabilen, olabilecek en büyük charter class rotasyonunda yapılabilen,  rotasyon anlamında ciddi derecede en yükseğini yapabilen bir teknemiz. Önümüzdeki yıl bu zamanlar denizde olabilecek.  Çünkü müşterinin en büyük talebi zaman. Dış tasarımı şu anda bitmiş durumda. Hedefimiz bu line’ı oluşturup tekneden yüzlerce yapmak. Bu hedefle çıktık yola. Geçen yıl katıldığımız Cannes Yat Fuarı’na bu yılda gideceğiz. 44 metrelik teknemizi bizzat fuarda görücüye çıkarmayı düşünüyoruz.

 

Bu ödüllerin prestij anlamında firmanıza katkısından bahsedelim…

Ulusal ve uluslararası 10’a yakın ödülümüz oldu. Prestij anlamında ise tabi ki her ödül, yapılan her haber prestij kazandırır. İnsanlar ürünü tanır, bu marka değerini arttırır, müşteriyi memnun eder. Ödülü, İtalya Venedik’te İngiliz bir derginin 3.defa düzenlediği bir yarışmada aldık.  Türkiye’de daha önce bu ödülü ülkemizde birçok yat üreten firma almış. Geçen yıl bizde kaldı bu kategori ödülü. Yurtiçi ve yurtdışından ciddi rakiplerimiz vardı. Ben Türkiye’deki rakiplerimizi de tebrik ediyorum. Esnaf arkadaşımızı rakip değil meslektaş olarak görüyorum. Her ne kadar rekabet olacaksa da tekneyi daha iyi yaparak birbirimize destek olmalıyız. Hepimizin de geçmişten gelen kuvvetli bir backgroundu var.

Mengi Yay Yatçılık’ın müşteri portföyü nasıl şekilleniyor?

Son 10 seneyi özetlemem gerekirse yabancı müşteri oranı yüzde 40, yerli ise yüzde 60. Ama son bir iki seneye bakarsak bu tam tersine döndü diyebilirim. Çünkü yerli müşterinin yurtdışından tekne alma şansı yükselince Türk bayraklı adı altında o marka tercih edilebiliyor. Bu noktada bayrak yasasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Son zamanlarda bayrak yasasının çok başarılı olduğu söyleniyor. Bunun üstüne basarak söylüyorum, Türkiye’deki yabancı bayraklı Türk sahipli teknelerin ve orada çalışan personeli kayıt altına almakta çok ciddi bir başarı elde ettik. Bununla beraber yüzde 1 KDV ile yurtdışından ülkemize gelen sıfır tekneleri düşündüğümüzde bu yatçılık imalat sektörü için çok iyi bir durum değil. Niçin derseniz? Bizden 50 yıl önce bu işe başlamış daha kaliteli yatlar imal eden İtalya, Hollanda, Almanya gibi ülkelerle bizim baş etmemiz için 10 sene daha çalışmamız lazım. Geçtiğimiz ülkeler var mı? Var. Burada çok önemli bir şekilde devletimizden şu desteği istiyoruz: Mutlaka yurtdışından gelen teknelere kdv + ötv koyamıyorsak -ki koymayalım ancak Türkiye’de tekne yaptıran yerli ya da yabancı müşteriye bir teşvik vermek lazım. Bu çok önemli bir konu. Çünkü bir yerli ya da yabancı müşterinin sizi tercih etmesi için tek sebebi artık custom made’de kaldı. Yani standart tekne üretip belli boylarda yapma şansı çok zor. Çünkü onlar bizden daha çabuk ve daha iyi karla yat verebiliyor. Ama burada custom made’de tek şansımız kaldı. O da nerdeyse elimizden gidecek. Tek şansımız biz daha çabuk yapabiliyorsak bizi tercih ediyor. Bazen müşteri yüzde 20’lik fiyat farkına bakmadan yurtdışından yatı alabiliyor. Buna yerli müşteri de dâhil.

 

Amacımız primlerin milli sınırlarda kalması Amacımız primlerin milli sınırlarda kalması

Bu noktada sormak isteriz, sizce Nuh Sanayi Sitesi bu projeleri kaldırabilecek kapasitede mi?

Tuzla Nuh Sanayi Sitesi’nin 2 dönem başkanlığını yaptım, bir dönem de yönetiminde bulundum. Şu anda yeni bir ekip yönetimde görevde. Burada 35 yıldır beraberiz. Nuh Sanayi Sitesi’nin değişmesi gerekiyor. Nuh Sanayi Sitesi’nin vizyonunu değiştiremezsek eğer biz yat üreticileri başka bir yere gitmek zorundayız. Ancak bu noktada söylemeliyim ki kesinlikle devletimizin bir yat politikası olması lazım. Başımızda bizi destekleyen DTO ve GİSBİR olmak üzere...  Müşteri Avrupa’ya gittiğinde yat inşa edilen belli yerleri biliyor. Dolayısıyla da hep aynı yerler tercih ediliyor. Yatçılık olarak daha iyi yerlere gelebileceksek Türkiye’de, devletimizin yatçılığı gerçekten bir yere konuşlandırması lazım.  Bir kere Nuh Sanayi Sitesi kesinlikle olmaz. Buraya ciddi derecede yatırım yapmış tersanelerimiz var. Tersaneleri buradan kaldırma şansımız yok. Dolayısıyla burada yüzde 1’lik bir kesimi oluşturan Nuh Sanayi Sitesi’nin daha butik bir tekne yaparak varlığını sürdürmesi gerekiyor, yani bana göre 24 metre üstü tekne olmaması gerekiyor burada. Devletimizin 24 metre üstü tekne yapan firmaları başka bir yere konuşlandırması lazım. Olmazsa olmaz bölge ise İstanbul. Çünkü İstanbul ciddi bir marka bizim sektör için.  Tuzla’da, tersanelere de uzak olmayan bir bölgede bizi birleştirmesi lazım. O zaman biz daha iyi oluruz. İşte o zaman 24 metre altı müşteri Nuh Sanayi Sitesini bir marka olarak bilecek, 24 metre üstü müşterisi de belli bir yeri bilecek.

 

Devlet teşviki konusuna gelirsek, destek alıyor musunuz?

Fuar desteği alıyoruz ancak hala yeterli noktada değil. Tabi ki avantajımıza olan bir takım prosedürler var. Ama bunu Türkiye’de kaç kişi kullanıyor derseniz prosedürlerden dolayı bu sayı çok az. Zaten belli bir limiti var desteğin, yüzde 50’den yüzde 25’ini alıyorsunuz. Bir de Eximbank olayı var. Eximbank’ta yat kredisi diye bir sistem çıktı. Sistem olarak var ancak kullanılması mümkün değil. Bunların sürdürülebilirliği mutlaka denetlenmeli ve devamında bu işleri yapabilecek kendini kanıtlamış firmaların da önü açılmalı. Müşteri ‘ben tekne yaptırmak için geldiğim zaman ilk etapta para vermek istemiyorum, param da var, teminatı koyayım teknemi yapayım, alayım’ diyor, sistemin buna dönmesi lazım.

 

KAYNAK: 7DENİZ DERGİSİ

Editör: Haber Merkezi