Ali Deniz Eraydın'ın çağrısı üzerine Gemi Yakıt İkmalcileri Derneği olağanüstü genel kurulda bir araya gelmiş ve Eraydın, burada görevi bırakacağını ifade etmişti. Etmesine etti ama evdeki hesap çarşıya uymayınca Eraydın, yeniden başkan adayı oldu. Ve şimdilik aradığı teselliyi de buldu. Tabii burada hiçbir ana ikmal firmasının yönetime girmediği/girmek istemediği gerçeğini de kenarda tutmamız gerekiyor. Velhasıl Eraydın başkan oldu olmasına ama kimleri temsil ediyor işte o kısım biraz muamma görünüyor.

Bu gidişatın yakın gelecekte nasıl bir seyirde devam edeceğini, heyecan ve merakla beklemekteyiz. Aslında Eraydın'ın başkan olmasından daha şaşırtıcı bir olay da yaşandı. Ama hemen söyleyelim Eraydın bizleri şaşırtmıyor. Hem de hiç! Bu yüzden olsa gerek Petrol Ofisi İhracat Satış Müdürü Celal Ersan'ın paylaştığı yazıyı görünce 'olur mu?', 'olur' dedim. Başkan Eraydın olunca, hem o kişinin toplantıya katılıp katılmamasının, hem de onayının alınıp alınmamasının pek bir önemi olmayabiliyor. Peki ama sonra ne oluyor.

Celal Ersan tarafından yapılan '…02.05.2018'de gerçekleşen Derneğin Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında şahsımın Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığına seçildiğini maalesef aşağıdaki haber linki ile öğrenmiş durumdayım…' beyan ortaya bomba gibi düşüyor. Haber linki sanki böyle bir şey olmamış gibi tekzip yapılmadan şıp diye düzeltiliyor, puf diye ortadan kaldırılıyor. Aslında hiç yaşanmamış gibi lanse ettiriliyor.

Celal Ersan'ın ismi siliniyor ve apar topar başka bir üyenin ismi verilerek durum örtbas ediliyor. Eraydın'ı bu başarılı kriz yönetimi süreci vesilesiyle tebrik ediyor, kendisine başarılı olduğu bir diğer alan olan illüzyonistliği şiddetle tavsiye ediyoruz! Neden mi? Göründüğü üzere bu işler pek de kendisine göre değil. Gerçi 'Allah dağına göre kar verir' derler ama bu sözün Eraydın'ı kapsamadığı da ortada. Hele ki sektörü temsil eden bir Derneğin yükünü omuzlarında taşımak kolay iş değil. Bir de ne söylediğini unutuyorsan işte o zaman daha da artar o yük. Kendisi vakti zamanında, kaybedersem ismimi değiştireceğim, gibi bir kelamı da etmişti. Kendisinden ismini değiştirmesini tabii ki beklemiyorum ama çok değil bundan birkaç ay önce esip gürleyen, mangalda kül bırakmayan, kendisinin içinde bulunduğu bir grup dışındakileri aslı astarı olmayan ithamlarla suçlayan Eraydın'ın o koltuğu hak ettiğini de düşünmüyorum. Belki de kendisi ve sektör için hayırlı olan Eraydın'ın sadece kendi işleriyle ilgilenmesidir. Görünen o ki, bazı şeyleri fazlaca takıntı haline getirdiğinden olsa gerek ettiği beylik laflar sonrasında mahcup olabileceğini hiç düşünememiş. Hoşgörü zaten bünyede yer almazken öngörünün de kaybolması kendisi adına hiç mi hiç iyi olmadı. Çok uzatmayacağım. Aklıma bir hikaye geldi. Bunu da paylaşayım da bitsin: 'Shell'in yöneticileri Vatikan'da Papa ile yalnız görüşmek istemişler. Dışarıdakiler merakla odadan gelen sesleri dinliyorlarmış. 'Kabul ederseniz bir milyar dolar veririz' Papa, 'Hayır, kabul edemem' diyormuş. Yöneticiler ısrarla teklif bedelini arttırıyorlarmış. 2 milyar dolar… 5 milyar dolar… 10 milyar dolar… Papa yine de 'İmkansız olmaz' diye diretiyormuş. Kapıda tartışmayı dinleyen kardinaller dayanamayarak odaya girip Papa'ya 'Bu paraya ihtiyacımız var, niçin kabul etmiyorsunuz?' dediklerinde Papa'nın cevabı; 'Yönetici dostlarımız, bütün kiliselerde okunan dualardan sonra papazlarımızın 'Amin' yerine 'Shell' demelerini öneriyorlar. Nasıl kabul ederim' olmuş.' Alıntı: Uğur Batı, Reklamın Dili. Eraydın'ın bugünü üzerine bizde de güzel bir söz var: Olmayacak duaya amin denmez! İbrahim Kocamış 7Deniz Dergisi Genel Yayın Yönetmeni [email protected]

Editör: TE Bilisim