DENSA Tanker Genel Müdürü Hüseyin Avni Şan 'Kendimize ait bazen 2 bazen 3 bazen de 1 gemi ile piyasaya göre pozisyon alıyoruz. Onun dışında da 2007'den sonra tanker yapımı hızlandığından dolayı iş yapabilmek için yapılan ama elde kalan gemileri biz işletmemize alıp bu şekilde yeni bir alan yaratıyoruz kendimize' dedi.

1989 Beykoz Denizcilik Okulu mezunu olan DENSA Tanker Genel Müdürü Hüseyin Avni Şan, 1989-1992 arası çeşitli gemilerde çalıştıktan sonra 1992'de tankere geçtiğini ve 1999'a kadar tankerlerde kaptanlık yaptığını söyledi. 1999'da karaya geçtiğini anlatan Şan, '2003 yılına kadar enspentörlük ve gemi operasyon müdürlüğü yaptım. 2003'te ortaklarım ile birlikte DENSA'yı kurduk. O yıldan bugüne kadar da hem gemi sahipliği hem de brokerlik yaptım. Kendimize ait bazen 2 bazen 3 bazen de 1 gemi ile piyasaya göre pozisyon alıp onun dışında da 2007'den sonra tanker yapımı hızlandığından dolayı iş yapabilmek için yapılan ama elde kalan gemileri biz işletmemize alıp bu şekilde yeni bir alan yarattık kendimize.

Çünkü daha önce Türkiye de gemi işletmeciliği yoktu herkes kendi gemisini çalıştırıyordu. Kriz ortamından kaynaklı çalıştırılamayan gemileri biz kiralayıp kendi lehimize kullandık. Türkiye ve Dubai'de 25-30 tane gemiyi işletmemize alıp çalıştırdık.1000-2000 tondan başlayıp 50-60 bin tona kadar ham petrol tankerleri çalıştırdık. 2008'den sonra kriz iyice hissedilince satılamayan gemiler tersanelerde boş boş yatacağına, bizim gibi çalışan firmalar gemileri kullanmaya başladılar. Kriz derinleştikçe kimyevi madde taşımacılığın ne kadar zor olduğu anlaşıldı. Gemi yapmak o kadar zor bir olay değil. Sonuçta bir tersanede yapıp çıkabilirsiniz ama bu gemiyi doldurmak ve dışardan onu yönetmek ayrı bir sorun oluşturuyordu. Bizim armatörler artık sadece Akdeniz veya Karadeniz değil farklı bölgelere de ticaret yapıyor ve her yerin kuralları ve kaideleri farklı olabiliyor diyen Şan, 'Bu farklılığı da armatörlerin takip etmesi çok zor sonuçta biz her türlü seminer ve konferanslara katılarak bu yenilik ve değişiklikleri sıcağı sıcağına öğrenebiliyoruz. Biz zaten armatörlüğün yanında daha çok işletmeciliğimizden kazanıyoruz. Bir tane kendimize ait gemimiz var bunun yanında 3 tane işlettiğimiz gemimiz var yani toplamda 4 çalışan gemimiz bulunuyor.

Dönem dönem gemi sayıları artıp azalıyor bu da sektörün durumu ile alakalı. Gemi tersaneden çıktıktan sonra satılamamışsa armatör bunun işletmesini veriyor. Daha sonra gemi satılma potansiyeli düşünce gemi sahipleri artık işletmeler kurarak gemilerini kendileri çalıştırmaya başlıyorlar. Türkiye de işletmelerin belli bir zamanı var. Eğer bir gemi alıyorsanız bunu 3-5 yıl çalıştırırım diyemiyorsunuz çünkü gemi sahipleri piyasaya ve sektöre göre artık kendi gemimi kendim çalıştırıyorum dediğinde iş bitmiş oluyor' şeklinde konuştu. Gemilerinin yabancı bayraklı olduğunu ve uluslararası sularda çalıştığını kaydeden Şan, 'Dahili seferlerde çalışabilecek büyük tonajlı gemilerimiz yok. Çünkü bizim çalıştığımız segmentte tonajlarımız daha düşük olduğu için uygun olmuyor. Birde dahilde gemi çalıştırmanın masrafları yurtdışından daha yüksek oluyor çünkü daha az kazanıyorsun ama maliyetleri daha yüksek oluyor. Yurt dışında ise kuralları takip ediyorsunuz hem uluslararası sularda hizmet veriyoruz. Yük çeşitliliği bakımından da daha fazla yelpazede gemi çalıştırıp döviz kazanarak ülkemize böyle hizmet ediyoruz. Bildiğimiz işi yurt dışında yapıyoruz' ifadelerini kullandı. En büyük problemin yetişmiş deniz personelinin olamaması vurgusunu yapan Şan, 'Yani iyi çalışan mı yoksa yetersiz bir çalışan mı olduğunu tespit edecek bir mekanizmamız yok. Bu da büyük sıkıntıya neden oluyor. Her firma bir deniz personeli ile sorun yaşadığı zaman kendi içinde çözmek zorunda. Yani bunu yansıtabileceği bir başka mecra yok. Sorunlarımızı DTO'ya bildiriyoruz. Diğer tanker firmaları arasında da bilgi alışverişi yapıyoruz.

Mesela bugün benim kötü dediğim bir çalışan için referans istendiğinde çalışanın kötü olduğunu söylesek bile bir bakıyoruz terfi almış gibi başka firmada çalışabiliyor. Bana göre okulda alınan eğitim denize yansıtamıyorlar. Teorik bilgiyi alıyorlar ama uygulamayı tam olarak yapamadıkları için sıkıntı yaşıyorlar' açıklamasında bulundu. Kadrolarında yaklaşık 60 deniz personel bulundurduklarını anlatan Şan, 'PMS ve AMS sistemlerimiz var. Bu sistemler içerisinde çalışanlarımızı önce ofiste ön eğitime tutuyoruz ve kontrat imzalıyoruz. Ondan sonra da katılacağı gemiye gitmeden önce şirkette bir eğitim veriyoruz.

Gideceği gemiye özel bir eğitim oluyor bu. Her ay gemi içerisinde eğitimler veriliyor. Daha sonra da düzenli olarak bu eğitimler gerçekten verilmiş mi ya da bu eğitimleri bilerek mi yapmış onun için bir de biz ofiste bunu denetliyoruz. Ama bizim en büyük sıkıntımız imzaladığımız kontratın sonuna kadar çalışanı tutamamak oluyor. Çünkü kontrat dışında gemiden inmek isteyen olursa herhangi bir yaptırım olmadığı için indirmek zorunda kalıyoruz. Bu da gemide sürekliliği olmayan personel idare konusunda da randımanlı olmadığı için sıkıntı yaşıyoruz' ifadelerini kullandı.

Biz daha çok işletme ağırlık bir firmayız diyen Şan, 'Tuzla tersanelerinde yeni gemi çıkmayacağı için elimizde var olan gemileri tutup bu işi daha iyi nasıl yaparız ve daha ileriye ne kadar gidebiliriz buna bakıyoruz. Çalıştığımız armatörlere ne kadar çok artı değer katabiliriz bu zor şartlarda nasıl daha iyi para kazanabilir diye çalışmalarımızı yapıyoruz. Bu durum daha ne kadar böyle gider ne zaman iyi olur bilmediğimiz için kendimizi her şekilde hazır tutuyoruz ve hazırlığımızı ona göre yapıyoruz' dedi. Hedeflerini yurtdışına açılmak üzere kurduklarını belirten Şan, 'Dubai'de iyi bir çevremiz var.

Orada beraber çalıştığımız, iyi anlaştığımız birkaç firma da var. Bunun için hazırlığımızı tekrar Dubai'ye doğru kurmayı düşünüyoruz. Avrupa tarafı zaten belli kendi içerisinde ilerliyorlar. Onlar Türk işletmecilerle çalışma taraftarı değiller. Biz bugüne kadar Avrupalıların 25 yaş üstü gemilerini toplar durumdaydık. Kuzeye gittiğimizde onların yeni gemilerini görüp biz ne zaman böyle gemi sahibi oluruz diye düşünürken şimdi yeni gemiler yapar hale geldik. Ama ne acıdır ki, bizim yaptığımız yeni gemileri de yine onlar alıyorlar. Yakın gelecekte tekrar bizden aldığı gemileri biz işletme durumuna gelebiliriz. Ne kadarda gemi yapımında kendi rüştümüzü kanıtlasak bile piyasada onların yanına yaklaşmış değiliz' şeklinde konuştu.

Hüseyin Avni Şan, 'Bulunduğumuz bölgesel konjöktür itibarı ile ülkemizin komşuları ile olan ilişkilerinden kaynaklı Akdeniz ve Karadeniz havzalarında rahat bir şekilde iş yapamıyoruz. İstediğimiz limanlara eskisi kadar rahat gidebilmemiz için bir an önce siyasi anlamdı durumları devlet olarak düzeltmemiz lazım. Bu bölgede eskisi gibi bayrağımız ve gemilerimiz komşulara artık cazip gelmiyor. Hal böyle olunca da bizim ticaretimiz eskiye oranla çok düşmüş durumda. Sektör olarak her sene Ağustos ve Ocak'ın ortasına kadar olan sürede kimyasalda ölü sezon olarak geçiriyoruz. Biz bu zaman diliminde sıkıntı yaşıyoruz. Ama şimdilik durum stabil devam ediyor. Bu yüzden tanker armatörleri en azından banka kredilerini ödeyerek dönemi geçiştirebiliyorlar. Avrupa'ya baktığımızda onların sıkıntılarının olmadığını, taşımacılıktan memnun olduklarını görüyoruz ve yaptığımız istişarelerde 'bundan fazlasını beklemeyin kendinizi buna göre konumlandırın' diyorlar. Bizde bunun bilincinde olarak hareket ediyoruz. Biz gemilerimizle yabancı ya da Türk bayraklı bir şekilde istediğimiz yerde boşaltma ve taşımamızı yapıyoruz. Çünkü gemilerimiz standartların üzerinde olduğu için ve devletimizin ilişkilerinden dolayı sıkıntı yaşamıyoruz ve Avrupa'da rekabet edebilecek duruma geldiğimizi biliyoruz. Üretilen gemilerde de 10 bin DWT altındakilerin yüzde 70-80'i Türkiye'de yapıldığı için ve bölge çanağımızın içerisinde olduğu için gemilerimiz aranan gemiler arasında. Yani yük çıktığı zaman Çin gemileri hariç deyip bizim Türk gemileri talep gören bir hal almış durumda' dedi.

CENGİZ TEPEBAŞ - 7DENİZ

Editör: TE Bilisim