Türk ulusunun, büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde ölümüne savaştığı Kurtuluş Savaşı’nda, askeri ve sivil denizcilerimiz korku zincirlerini kırarak fırtınalı denizlerin en azgın dalgalarıyla arkadaş olmuşlar ve gerçekleştirdikleri olağanüstü başarılarla unutulmaz kahramanlık destanları yazmışlardır. İşte bu cesur denizcilerin, işgalci düşman güçlerine karşı cephede savaşan Türk askerlerine askeri malzeme ve cephaneleri eski teknelerle nasıl ulaştırdıklarını gerçek hikayeleri tarihimizin şerefli sayfalarındaki onurlu yerini almıştır. Türk ordusuna denizden gelen gurur dolu ve şerefli destek, çoğu zaman unutulmuş veya kaleme alınmamıştır. İnanılması güç efsanevi fedakarlıkları ve göstermiş. oldukları yüreklerimizi kabartan o inanılmaz cesaretleri denizlerimizin derinliklerine doğru sonsuz yolculuğuna çıkmıştır. Bir avuç Türk denizcisi, ellerindeki derme çatma, hurdaya ayrılabilecek kadar eski teknelerle canlarını bile önemsemeden Karadeniz’in hırçın dalgalı sularında, ulusça verilen Kurtuluş Savaş’ı için çok önemli olan malzemeleri cepheden cepheye taşıyarak denizcilik ruhunu ölümsüzleştirmişlerdir. Diğer önemli bir bölümü de Anadolu’nun içlerine yayılarak, emperyalist düşman güçleriyle göğüs göğüsse savaşmışlardır. Bedenleri artık yılların yorgunluğuna yenik düşmüş, çok eski takalarla, çürümeye başlamış saç teknelerle hatta kürekli sandallarla Karadeniz’in fırtınalı denizlerine meydan okumuşlar ve o azgın dalgalar arasında en ufacık bir korku belirtisi dahi göstermemişlerdir. Türk denizcisi, askeri ve sivil gücü ile yenilgiyi asla kabul edemezdi. Kendi denizlerinde esiri olamaz, sularında yabancı bayrakların güç gösterisine daha fazla dayanamazdı. Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nın askeri malzeme ve cephane yokluğundan kaybedildiğini çok iyi bildiğinden, Türk denizcilerinin Kurtuluş Savaşı’ndaki fedakarlıklarının ne kadar önemli olduğunu anlamıştı. Bu nedenle de Türk donanmasının gelişmesini ve güçlü olmasını istiyordu. Türk denizcileri olağanüstü çabaları ve en zor şartlarda bile gösterdikleri üstün başarılarıyla yakın tarihimizde yeni bir dönem başlatmışlardır. Emir Çaka Bey’in torunları büyük amiralin yolunda gitmişler ve gerektiğinde Türk denizcilerinin neler yapabileceğini kanıtlamışlardır. İngiliz savaş gemilerinin arasına inanılmaz bir cesaretle ve taktik anlayış ile sokularak giren ve donanmanın en büyük gemisi olan Golyat’ı torpido ile batırmayı başaran Muavenet-i Milliye gemimizi nasıl unutabiliriz? Türk denizcilerince Karadeniz’e kaçırılarak cephane taşımak için kullanılan yaşlı Alemdar Römorkörü’nü ve onun şehit olan Serdümencisi Recep Dayı’yı anmadan yapabilir miyiz? Hele römorkörün çarkçıbaşılığını yapan Deniz Yüzbaşı Adil Bey’i takdir etmemek elde mi? İzzettin gemisinin kaptanı Gamsız Hasan Bey’in Yunanlıların o meşhur gemisi Erkadi’yi uzun bir takipten sonra yakalayarak, Alafonisi burnunda kayalıklara gömmesi, denizcilik tarihimizin altın sayfalarına işlemiştir... Kpt. Ünal Benlialper - [email protected]
Editör: TE Bilisim