Deniz Ticareti içerisinde pek çok basamağı barındırır, bunlardan her biri de farklı bir kanuna ya da prosedüre tabi olabilir. Deniz tahkiminin özünde var olan enternasyonal karakteri ile karakterize olduğunu söylemek de gayet makul olacaktır. Tarafların vatandaşlık ve ikamet yerleri, uyuşmazlığın niteliği ve altında yatan ticari işlem dikkate alındığında denizcilik sektöründeki uyuşmazlıkların çözümlenmesinin birden fazla hukuka tabi olduğu söyleyebiliriz. Bu farklı yasa ve prosedürler, söz konusu uyuşmazlıkların karar verme mekanizmaları için birleştirilerek doğru kararların verilebilmesi hususunda da birtakım sorunlar ortaya çıkabilmektedir.

Denizcilik Tahkimi maddeleri, genellikle sektörde kullanılmakta olan sözleşmelere ilave olarak yer almaktadır (örneğin; Çartır parti sözleşmeleri, taşıma sözleşmeleri, kurtarma-yardım sözleşmeleri, multi-model taşımacılık sözleşmeleri, gemi inşa sözleşmeleri, vb.). Bu sözleşmeler, BIMCO, ASBA ya da JSE gibi uluslararası denizcilik kuruluşları tarafından düzenli olarak güncellenmekte olan taslaklardan oluşturulmaktadır. Bu konuda çok fazla sayıda uluslararası kuruluşun, bunlardan bazıları da devlet kuruluşları olmakla birlikte, denizcilik tahkimi sürecine bir şekilde dahil olduğunu söyleyebiliriz. Denizcilik Tahkimi Hakem Heyeti’nin de geçici ve koruyucu tedbirler alabilmesi için de bu uluslararası kuruluşlarla ve ulusal mahkemelerle çok iyi bir ilişki içerisinde olması gerekmektedir. Denizcilik Tahkimi, Uluslararası Ticari Tahkimle çok fazla benzerlik göstermesine rağmen, onu özel yapan kullanılan hukukun kaynağı, deniz tahkim yargılaması sürecinin karakteristiği ve tahkime konu olan uyuşmazlıkların türüdür. Günümüzde; Denizcilik Tahkimi, enternasyonal denizcilik şirketlerinin arasındaki her türlü uyuşmazlıkların çözümlerinde yaygın olarak kullanılan yöntemlerden birisidir ve bunun sonucunda da tahkim maddeleri çoğu denizcilik sözleşmelerine dahil edilmektedir. Bunun en önemli nedeni ise, günümüzün yoğun ve hızlı ticari operasyonlarındaki uyuşmazlıkların en kısa sürede çözümlenmek istenmesidir.

Bilindiği gibi pek çok uluslararası denizcilik şirketinin ve denizcilik örgütlerinin merkezi Londra’da bulunmaktadır. Benzer bir şekilde, sigortacılık, denizcilik finansmanı, deniz ticareti, gemi kiralama ve brokerlik iş alanları da Londra’da yerleşik ve merkezileşmiş durumdadır. Aynı zamanda da jeopolitik konumu ve denizcilik alanındaki tarihi önemi dolayısıyla bu çok gelişmiş ve birbirlerine yakın konumda bulunan organizasyonların da etkisiyle Londra, denizcilik tahkimi alanında da ilk akla gelen yer olmaktadır. Bunlara ek olarak, 1996 Tahkim Kanunu ve LMAA (Londra Deniz Hakemleri Birliği) kuralları da Londra’da gerçekleştirilecek olan tahkimin başarılı olmasında çok önemli birer husus oluşturmaktadır. Ayrıca Londra Tahkim Merkezi İngiliz hükümetinden de ciddi destek

almakla birlikte, bütün bu nedenlerle birleştirildiğinde Londra, denizcilik alanında uluslararası tahkimin merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Denizcilik Tahkimi içerisinde barındırdığı usul kuralları ile özel bir tahkim metodudur. Geçmişten günümüze kadar gelen belli başlı uygulamalar ile zamanla kendi içerisinde özelleşmiş ve hatta kendi terimlerini ortaya çıkarmıştır. O nedenle denizcilik sektöründeki uyuşmazlıkların çözümünde karar verici mecra olan hakemlerin, sektörle ilgili geniş bilgi sahibi olması ve sektörün teknik detaylarına ve jargonuna hâkim olmaları artık bir gereklilik halini almıştır.

Sektörde kurumlar ve şahıslar, sözleşmelerindeki maddelere göre dünya çapındaki denizcilik alanında da hizmet veren tahkim kuruluşlarından herhangi birisine uyuşmazlıklarının çözümü için başvurabilmektedirler. Diğer tahkim türlerinden farklı olarak, sadece denizcilik alanında uzmanlaşmış, sadece denizcilikteki uyuşmazlıkların çözümü alanında uzmanlaşmış çok sayıda uluslararası kuruluş vardır. Örneğin; Londra’daki LMAA, New York’ta SMA, Paris’te CAMP, Tokyo’da TOMAC, Singapur’da SCMA ve Çin’de de CMAC bilinen denizcilik odaklı tahkim merkezleri olarak sıralanabilir. Ve tabi ki, bunların arasında da LMAA en fazla kullanılan tahkim merkezi olarak öne çıkmaktadır, bunun nedeni olarak ise daha önce de açıklamış olduğumuz denizcilik alanındaki İngiliz hegemonyasını gösterebiliriz.

 

Deniz hukukunda tahkim ve uygulamaları

Denizcik sektörünün doğal yapısı gereği zorluğu ve karışıklığı sebebiyle, ticari uyuşmazlıkların günden güne artması beklenen bir gelişmedir. Bu uyuşmazlıkların çözülmesinde tercih edilmesi gereken yöntem olan tahkim mekanizması ve diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının popülaritesinin günden güne arttığını söyleyebiliriz. Bu artan trendin nedenlerini ise denizcilik geleneğini ortaya çıkaran tarihi çerçevede aramak gerekiyor. “Deniz yolu ile nakliye ve limanlar arası ticaret piyasası gemilerin etrafında değil, emtianın nakliyesi ve teslimatı etrafında dönmektedir. Ortaya çıkan anlaşmazlıkların, iş akışını yavaşlatmadan mümkün olan en hızlı ve en adil şekilde çözülmesi gerekmektedir ve böylece de bu sektörün genel amacı bu uyuşmazlıklardan olumsuz etkilenmeyecektir”.

Türkiye, Rusya ve Ukrayna'nın 'Karadeniz' müzakerelerinde çatlak Türkiye, Rusya ve Ukrayna'nın 'Karadeniz' müzakerelerinde çatlak

Her ne kadar günümüzdeki uyuşmazlıklar çok daha yüksek meblağlı olsa ve karmaşık hukuki konular içerse de denizcilik sektöründe taraflar, sözleşmelerine tahkim şartı koymaya devam etmekte ve anlaşmaları çözmede birinci opsiyon olarak tahkim kurumlarına başvurmayı tercih etmektedirler.

Günümüzde deniz ticareti farklı nakliyat araçları ile ve hatta bazen birden fazla taşıma yöntemi (multi-model) ile gerçekleştirilmektedir. Bu da deniz ticaretinde geminin, geleneksel başlıca ve tek taşıma aracı olma özelliğinin kaybetmesine ve uygulanması gereken hukuk konularında da çok başlılığa ve belirsizliğe sebep olmaktadır.

Deniz hukukunda tahkim, temelini Uluslararası Hukukta 10 Aralık 1982 tarihli Denizlerin Hukuku Konvansiyonu’ndan (“Montego Bay Konvansiyonu”) alan; anlaşmazlıkları sulh yolu ile çözümlemenin bir yöntemidir.  Söz konusu anlaşma uluslararası tahkime, 279-289 maddeler ve VII-VIII no’lu eklerde düzenlenen kısımları ile geniş bir yer ayrılmıştır.

Uluslararası deniz taşımacılığında, deniz hukukuna tahkime atıfta bulunulan ilk uluslararası metin, 1978 tarihli Hamburg Konvansiyonu dur.

Tahkim mekanizmasının deniz ticareti anlaşmazlıklarında en yoğun başvurulan anlaşmazlık hukuk mekanizması olmasının farklı sebepleri var. Bunlardan bazılarını şöyle sıralayabiliriz

 

  • Deniz hukukunda tahkimin tercih edilmesinin başlıca sebeplerinden biri, uygulanan gizlilik kuralı. Denizcilik şirketleri ticari operasyonlarının zarar görmemesi için bu gizliliği çok önemsiyorlar. Ulusal mahkemelerde yürütülen prosedür de açıklanan karar da gizli olmuyor zira.

 

  • Tarafların anlaşmazlığı kısa sürede çözme isteği; farklı ülkelerdeki ulusal mahkemeler dosya yükü sebebiyle davaları hızlıca sonuçlandıramıyor.

 

  • Deniz ticaretinde anlaşmazlıkların ve tarafların uluslararası statüsü sebebiyle, ulusal mahkemelerin yetkisi ve esnekliği eksik kalıyor.

 

  • Ulusal Mahkemelerde dava sürerken farklı ülkelerde devlet kurumlarının müdahil olma tehlikesi, tahkimi anlaşmazlığı çözmede daha makul bir seçenek olarak öne sürüyor.

 

Denizcilik Tahkimi, uluslararası ticari tahkimin bağımsızlık, esneklik, ekonomiklik, güvenirlilik ve uygulama kolaylığı gibi genel niteliklerini içermelidir. Deniz hukukunda tahkim uygulaması, tarafsızlık ve etkinlik gibi uluslararası ticari tahkime has avantajları içermeli ve sergilemeli; ayrıca deniz ihtilaflarına has niteliklere de cevap vermelidir, böylece deniz ihtilaflarına özel ve uygun bir çözüm sunulabilecektir. Bu bağlamda, 1958 tarihli Yabancı Tahkim Karalarının Tanınması ve Uygulanması Hakkındaki Konvansiyon “New York Konvansiyonu” ve 1961 tarihli Yabancı Tahkim Kararlarının İnfazı Hakkındaki Konvansiyon (“Cenevre Konvansiyonu”) gibi uluslararası ticari tahkim hakkındaki genel konvansiyonlar da denizcilik tahkiminde uygulanmaktadır.

Denizcilik alanındaki pek çok uyuşmazlıkta, uyuşmazlığın mümkün olduğu kadar çabuk çözülmesi gerektiğinden dolayı, çoğu zaman taraflar uyuşmazlığın çözümü için hakem heyeti başkanı atanmadan anlaşabilmektedirler. Hatta Londra’da tahkime tabi olan uyuşmazlıkların yaklaşık 80’inin sadece dokümanların sunularak ve herhangi bir tahkim oturumu dahi yapılmadan sadece dokümanların incelenerek sonuçlandırıldığını söyleyebiliriz.

 

Türkiye’de tahkim ve denizcilik uyuşmazlıklarının çözümünde kullanılan diğer yöntemler

Bütün bu gelişmelere ve tahkimle ya da karşılıklı uzlaşma yolu ile denizcilik sektöründeki uyuşmazlıkların çözümünün tüm bu avantajlarına rağmen Türk Denizcilik Sektörünün, tahkim ve diğer alternatif çözüm yolları konusunda ne yazık ki bir hayli geride olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizde, Çartır Partiler, taşıma sözleşmeleri ya da sigorta sözleşmeleri bu sözleşmelerden kaynaklanan uyuşmazlıkların tahkim, arabuluculuk ya da karşılıklı anlaşma yoluyla çözümüne ilişkin maddeler içermemekte ve bu nedenle de bizler, denizcilik sektöründe ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü konusunda diğer ülkelerin bir hayli gerisinde kalmaktayız. Sektördeki uyuşmazlıkların birçoğu doğrudan mahkemelere başvurularak çözümlenmeye çalışılmakta ve bu durum da, günümüz Türk mahkemelerin dosya yükünü düşündüğümüzde, söz konusu uyuşmazlıkların çözümünün çok uzun süreler, hatta yıllar almasına neden olmaktadır. Bu nedenle de uyuşmazlığa taraf kurum ve kuruluşlar zor duruma düşmektedirler. Çünkü, sektörümüz artık öyle bir hal almıştır ki; zamanın karşılığı doğrudan paraya tekabül etmekte ve uyuşmazlık çözümü ile kaybedilen her bir gün tarafların maddi ve ticari zararlara uğramasına neden olmaktadır.

 

Dünya genelinde, uyuşmazlıkların çözümü için tahkime başvurulması artık olağandışı bir durum olarak görülmemekte, aksine artık ilk akla gelen, deniz ihtilaflarının çözümünde vazgeçilmez hale gelen bir temel hukuk sistemi halini almıştır. Tahkim yoluyla ya da karşılıklı anlaşma yoluyla uyuşmazlık çözümü artık deniz ticaretinin tekerleğini döndüren, refaha ve zenginliğe doğru yönelten bir sisteme dönüşmüştür. Alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemleri artık uluslararası antlaşmaların sonuçlanmasına, tahkim yönetmeliklerinin oluşturulmasına ve çağımızın tahkim dilini ve onun gerçekliğini oluşturan tipik tahkim yasalarının oluşturulması nedeniyle uluslararası toplumun tercihini kazanmıştır.

Türkiye, bulunduğu jeopolitik konumdan dolayı denizcilik sektöründe ve uluslararası ticarette bu kadar aktif bir ülke olarak artık tahkimin ve diğer alternatif uyuşmazlık çözümünün önemini anlamalı ve bu yönde adımlar atmalıdır.

 

Bütün bunları sağlamak amacı ile de yaklaşık 5 yıl öncesinde kurulan ve artık gelişme dönemini tamamlayarak olgun bir şirket halini alan firmamız, GRS Uluslararası Destek Hizmetleri de özellikle gemi donatanlarına ve sigorta şirketlerine uyuşmazlıklarının dostane bir biçimde ve en kısa sürede çözümlenmesi için hizmeti sağlamakta ve yoğun bir çaba harcamaktadır. Coğrafi limit olarak ise, markamızda da belirtildiği gibi, dünyanın hemen hemen her tarafında birlikte çalıştığımız partnerlerimiz ile herhangi bir ülkedeki muhataplarımıza ulaşmakta ve temsilcisi olduğumuz Türk şirketleri adına mümkün olduğunca sulh yoluyla ve hukuksal yollarla tahsilatlarını yapmaktayız. Bizler, çoğunlukla, uyuşmazlıkların hukuk-öncesi dönemlerini kapsayan bir hizmet veren ve ilk etapta

başvurulması gereken bir kurum olarak hizmet vermekle beraber, temsilcisi olduğumuz firmalara herhangi bir masraf yaptırmadan uyuşmazlıklarını dostane anlaşmalar yolu ile çözmeyi ve yurt dışı alacaklarının en kısa sürede tahsil edilmesi hususunda onlara hizmet vermeyi amaçlamaktayız. Eğer dostane anlaşma yolunda başarıya ulaşamazsak da, atanmış olduğumuz dosyaları birlikte çalıştığımız yurt içi ve yurt dışındaki avukatlara teslim etmekte ve sürecin yönetimi konusunda yine onlara destek sağlamaktayız.

Bu konuda bir başka önemli nokta ise, Türkiye’de bundan yaklaşık 3 yıl önce kurulan ve başarıyla hizmet veren bir tahkim merkezi olmasına rağmen İstanbul Tahkim Merkezine (ISTAC) de yeterince önem verilmemesidir. Denizcilikle ilgili iki tarafında Türk olduğu pek çok sözleşme de bile uyuşmazlıkların çözümü konusunda ISTAC’a ilişkin herhangi bir atıf bulunmamakta ve bu durum da gerek bizim temsilcisi olduğumuz firmalar adına tahsilat yapmamızda, gerekse de hasar süreç yönetimi konusunda bizleri ve tarafları zor duruma düşürmektedir. ISTAC da firmamız gibi genç ve dinamik bir kuruluştur. Bizler de özellikle Türk sigorta şirketlerinin ve denizcilik şirketlerinin yaşamış olduğu uyuşmazlıkların çözümünde de bu milli ve yerel kuruluşla birlikte çalışmayı arzu etmekteyiz.

 

Türk denizcilik sektöründe ISTAC ve GRS gibi yerel ve milli kuruluşların uyuşmazlıkların çözümünde kullanılması teşvik edilmeli ve böylece tarafsız, makul, hızlı ve çok daha uygun ücretlerle uyuşmazlıkların çözümü sağlanmalıdır.  Sektördeki bu uyuşmazlıkların çözümünde ilk etaplarda GRS, daha sonraki aşamalarda ise ISTAC’da tahkim yoluna gidilmesi için gerekli adımlar atılmalı ve sözleşmelere, özellikle iki tarafın da Türk olduğu durumlarda, uyuşmazlık çözümü konusunda “İlk olarak ISTAC’ın kullanılması” hususunda maddeler eklenmelidir.

 

Diğer tahkim kuruluşlarına ve mahkemelere göre ekonomik oluşunun yanı sıra ISTAC aynı zamanda çok hızlı ve tarafsız bir şekilde tarafların uyuşmazlıklarını çözümlemektedir. İstanbul Tahkim Merkezi, genç iş hayatında sadece bir adet denizcilik davasına bakmış olup, bu davaya ilişkin tahkim kararı da yaklaşık 3,5 ay gibi bir sürede çıkarılmıştır. Bu rakam ülkemizde denizcilik sektöründe yaşanılan uyuşmazlık sayısı düşünüldüğünde bir hayli düşük bir rakamdır. Böyle bir kuruluş sektörümüz için hizmet vermekte iken, İMEAK, GİSPİR gibi denizcilik sektörünün önde gelen kuruluşları ile iş birliği yaparak sektörümüze vermiş olduğu önemi ortaya koymakta iken çok daha fazla kullanılması gerekmektedir.

 

Ülke olarak gerek hızla yükselen kurlarla gerekse de yaşadığımız ticari problemlerle zor dönemlerden geçtiğimiz bu ortamda, ülkemizin en güzide sektörlerinden birisi olarak odağımızı, milli ve yerel kuruluşlara yönlendirmeli ve bu hususta çalışmalar yapmalıyız. Bunu yapmanın şu an için gözüken en kolay yolu da ilk etapta denizcilikte kullandığımız sözleşmelerimize ISTAC ile uyuşmazlıkların çözümü konusunda maddeler eklemek ve uyuşmazlıklar ortaya çıktığında da firmamız gibi; özellikle denizcilik alanında uzmanlaşmış yerel ve milli olan kuruluşlara yönelmeliyiz. Firmamız GRS, özellikle yurt dışı alacakları konusunda dünya çapındaki geniş ağını da kullanarak denizcilik sektörümüze hizmet vermeye ve ülkemiz denizciliğini daha da ileriye taşımak konusunda çalışmak konusunda, geçmişten gelen tüm bilgi ve birikimini kullanmaya hazırdır.

 

Hüseyin Kılçık 

Hasar ve Rücu Uzmanı 

[email protected]

Not: 7Deniz Dergisi'nin 35'inci sayısında 62-65 arasındaki sayfada "Denizcilikte tahkim ve diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemler" başlıklı haberde Hüseyin Kılçık'ın unvanı yanlış yazılmıştır. Doğrusu "Hasar ve Rücu Uzmanı"dır. 

Editör: Haber Merkezi