Bir dönem ʹHizmet Hareketiʹ olarak bilinen, 15 Temmuz darbe girişimiyle, uluslararası organize suç örgütü haline gelen PDY/FETÖ yapılanmasının dünü ve bugününü İhsan Kalkavanʹa sorduk. Temelleri 1966 yılında İzmir Kestane Pazarıʹnda atılan, bir dönem ʹHizmet Hareketiʹ olarak bilinen, 17-25 Aralık operasyonları akabinde şaibeli yapılanmalarıyla öne çıkan ve 15 Temmuz gecesi, demokrasiyi ara vermek amacıyla darbe girişiminde bulunan Fethullah Gülen Cemaati, Milli Strateji Belgesine Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ismiyle  girmesiyle birlikte, uluslararası organize bir suç örgütü kimliğine büründü. Bu yapılanmanın 1995-2005 yılları arasında içinde yer alan denizcilik, sanat ve spor camiasının yakından tanığı İhsan Kalkavanʹı halen yaşamını sürdürdüğü ABDʹnin Miami şehrinde bulduk ve 15 Temmuz Darbe girişimi ve Fethullah Gülen Cemaatinin dünü ve bugününü konuştuk. 17-25 Aralık öncesi kamuoyunda hizmet hareketi olarak bilinen ve bugün uluslararası suç örgütü haline gelen Fethullahçı yapıyla ilgili Deniz Haber Ajansıʹnın sorularına samimi cevaplar veren İhsan Kalkavan, ˮ15 Temmuz Darbe girişimini lanetlememek, bir insanlık suçudur. Cuntanın içinde olan, ucundan tutan veya destekleyenleri Allah kahretsinˮ dedi. DARBE YAPMAK, DARBEYE KALKIŞMAK BİR İNSANLIK SUÇUDUR - Sayın Kalkavan 15 Temmuz gecesi, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde organize olan Fethullahçı Terör Örgütü mensuplarının başının çektiği cuntacılar kanlı bir darbe girişiminde bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırımʹın çağrısı üzerine Milletimizin feraseti ve cesareti sayesinde bu darbe girişimi püskürtülürken, 240 vatandaşımız hayatını kaybetti. Bununla birlikte 2 binin üstünde insanımız ise yaralandı. 15 Temmuz Darbe Girişimini duyduğunuzda ne hissettiniz? - 15 Temmuz gecesi, demokrasiye ve ülkemize sahip çıkarken hayatını kaybeden 240 şehit kardeşimize Allahʹtan rahmet, 2 binin üstünde yaralı kardeşimize Rabbimden acil şifalar diliyorum. Bu darbe girişimini ilk duyduğumda şok geçirdim. Aklım almadı nasıl bir cinnet hali olduğunu, bu dönemde ülkemde hangi mantıkla darbe yapılmak istendiğini hafızam almadı. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın bu darbe girişiminin arkasında Paralel Devlet Yapılanması ve Fethullahçı Terör Örgütü (PYD/FETÖ) olduğunu söylemesi ile birlikte; Bu darbenin arkasında, önünde veya yanında kim olursa olsun lanet olsunˮ diye düşündüm. 15 Temmuz Darbe girişiminin lanetlememek, bir insanlık suçudur. Cuntanın içinde olan, ucundan tutan veya destekleyenleri Allah kahretsin. - Bir dönem bu yapının içinde olan, hatta kamuoyunda Fethullah Gülen dendiğinde ilk akla gelen isimlerden  biri İhsan Kalkavanʹdır.  Bu yapılanmaya nasıl girdiniz? Fethullah Gülen ile ilk ne zaman tanıştınız? - Ben bu yapıyla 1991-92 yılları arasında tanıştım. O dönemde Beşiktaş Futbol Takımının Şube sorumlusuydum. 3 sene üst üste şampiyon olduğumuzda Zaman Gazetesi Yılın Spor Adamı ve Yılın Futbol Takımı kategorisi ödüllerinde, beni ve Beşiktaş Futbol Takımını layık görmüşler. Bize bu ödülü vereceklerini ifade ettiklerinde, takımın yoğunluğundan dolayı törene gelemeyeceğimi bildirdim. Ancak bir kaç gün sonra Süleyman Seba beni yanına çağırarak, ʹBu ödül törenine gitmeyeceğini söylemişin. Biz bu ödül törenine katılmak zorundayız. Hatta takımla beraber bende geleceğimʹ dedi. Bende ʹSayın Başkan sen git diyorsan giderimʹ dedim ve Zaman Gazetesiʹnin ilk törenine takım ile birlikte katıldık. Biz salona girdiğimizde dehşet bir alkış tufanı koptu. Bizden sonra salona Galatasaray Kulübü ve İsmail Demiriz (Sarı İsmail) girince yer yerinde oynadı. Bize yapılan alkışın ve tezahüratın, 10 katını aldılar. Hatta ben İsmailʹe dönerek, ʹİsmail, Galatasaray taraftarını salona mı getirdinˮ diye takıldım. Tabi sonradan İsmailʹin cemaatin önemli mensuplarından biri olduğunu öğrendim. O dönem DYP-SHP Koalisyon Hükümeti iktidarda olduğu için Bakanlar, Genel Müdürler yani tüm devlet erkanı ordaydı. Müthiş bir kalabalıktı. Cemaatle ilk tanışmamız bu törenle oldu. Fethullah Gülen ile ilk diyalogum ise 1994 yılında İzmirʹde gerçekleşti. - Kamuoyunda ˮİhsan Kalkavan cemaatin kasasıdırˮ algısı var. Siz gerçekten Fethullah Gülenʹin kasası mısınız? - Bizim ailemiz, dededen armatör Hatta 5 nesil armatörlük yapıyoruz. Eşimin ailesi Sönmezler bir dönem Türkiyeʹnin en büyük armatörüydü. Ben cemaat ile tanışmadan öncede uluslararası petrol şirketlerine kiralık 20 tane tankerim vardı. Bu ifadeler gerçeği yansıtmıyor. Yine cemaatle tanışmadan önce eğitime olan düşkünlüğümden dolayı Türkiyeʹnin en büyük Anadolu liselerinden biri olan babamın adını verdiğimiz YUSUF KALKAVAN Anadolu Lisesiʹni Mersinʹe yaptırdık. Ayrıca memleketim Rize Sarayköyʹde İBRAHİM KALKAVAN İlköğretim Okulunu yaptırarak devlete bağışladık. Benim Hizmet Hareketine girmemin en önemli nedeni, okullar açıp, eğitime önem vermeleriydi. Bundan çok etkilendim. Şu anda bir puslu havada herkes birbirlerini suçlayarak, bir şeylerden sıyrılmaya çalışıyorlar. Bir çok isim Sayın Cumhurbaşkanımıza şirin görünmek için her türlü kepazeliği yapıyorlar. Bunu ifade edenler, düne kadar bu yapının içinde yer alan çapsız adamlar.  İhsan Bey; geçen gün Nurettin Veren, bir canlı yayında ʹBank Asyaʹyı Tansu Çiller ve Özer Çiller ile görüşerek 500 bin TL parayla kurdukʹ dedi. Bank Asyaʹyı Fethullah Gülenʹin talimatıyla mı kurdunuz? - Nurettin Verenʹi hayatım boyunca bir veya iki kez gördüm. Bu bankanın kuruluşu esnasında bana gelerek ʹTansu Çiller ile yakın diyalogumuz var. yardımcı olabilirimʹ dedi. Bende o zaman DYP İstanbul İl Başkan Yardımcısıyım. Tansu Hanımla devamlı görüşüyorum. Birinin referansıyla Tansu Çillerʹin yanına gidecek halim yok. Kendisine ʹTansu Çillerʹe gerek yok, bu işi Ufuk Söylemez ile hallediyoruzʹ dedim. 1995 yılında Bank Asyaʹnın kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanlığını üslendim. Banka ile ilgili ortaklardan kuruluş sermayesi olarak yatırılan 26 milyon 500 bin dolardır. 500 bin TLʹye bankamı kurulur. Aslında Bank Asyaʹnın kurucu başkanı ben olmayacaktım. Ülker Grubu kurucu ortaklarından Selçuk Berksan bey olacaktı. Selçuk (Berksan) beyin o dönem hukuki bir sıkıntısından dolayı başkan olamadı. Kurucu yönetimde üniversite mezunu benden başka kimse olmadığı için ortaklar bana teklif etti. Bu bankayı cemaatle alakası olmayan işadamlarının ortaklığıyla kurduk. Hatırladığım kadarıyla 160 kurucu ortağı vardı. En büyük ortak ise yüzde 10 ile Abdulkadir Konukoğluʹydu. Abdulkadir Konukoğluʹnun cemaatle hiç alakası yoktur. Benim hissem ise yüzde 7ʹdir. İlk kurduğumuz dönemde bir ticari kuruluş olarak hayata geçen Bank Asya, İhlas Finansʹın iflasıyla birlikte, faizsiz finans sistemi büyük bir krize girdi. O dönem cemaat mensuplarının bankamıza para yatırmasıyla, bu büyük krizden kurtulduk. İşte o zaman Bank Asyaʹnın Cemaatin Bankası algısının oluşmasına neden oldu. Çünkü bu bankayı kurarken cemaatle alakası olmayan arkadaşlarımız, ortak olarak yer aldı. - Bank Asyaʹnın Yönetim Kurulu Başkanlığıʹndan neden ayrıldınız? - 2004 yılında cemaat içinde olan şirket ortaklarından bir kaçı ˮHizmet hareketine bankadan hisse verelimˮ diye bir teklifle geldiler. Ben buna tepki gösterdim. Cemaatle alakası olmayan ortaklarımızın rahatsız olacağını söyledim. Bu teklifin hayata geçirilmesinin mümkün olamayacağını, hatta benim Yönetim Kurulu Başkanlığım döneminde yapılamayacağını ifade ettim. Baktım bu konu rahatsızlık boyutuna ulaşınca, Bank Asya Yönetim Kurulu Başkanlığıʹndan ayrıldım. Benden sonra Kaynak Holdingʹe hisse satışı gerçekleşmiş. 2004 yılında Bank Asyaʹdan ayrılmamın en büyük sebebi budur. - İhsan Bey peki siz bu yapının içinde konum olarak neredeydiniz ? - Ben uzunca bir süre bu harekete büyük bir sempati duydum. Bank Asyaʹnın yönetim kurulunda yer aldım. Yurtdışı eğitim faaliyetlerini ülkemizin kalkınması ve uluslararası temsili açısından çok önemli gördüm. Yurtdışındaki okulları bir çok kez ziyaret ettim. Tanınmış bir insan olmaktan ötürü ismim her zaman ön plana çıktı, bundan o dönem rahatsız olmadım. Bunun dışında bu grubu tanıyan hiç kimse İhsan Kalkavanʹın ˮŞu konuda özel bir konumu, sorumluluğu, yetkisi vardıˮ diyemez. Fethullah Gülenʹden veya Gülenʹe bağlı bir kişiden hayatımda hiç bir zaman talimat almadım, böyle bir pozisyonda olmadım. Bana ve benim gibi binlerce hayırsever muhafazakar işadamına buzdağının üstündeki hayırseverlik, eğitim, hoşgörü yüzü gösterildi. Yaşananları gördükçe isyan etmemek mümkün değil! ÖĞRENCİ DEĞİL, HAİN YETİŞTİRMİŞLER! - 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türk basını Nurettin Verenʹi keşfetti. Yıllardır Ulusal Kanalʹda programlar yapıyordu ve cemaatle ilgili çok ciddi iddialarda bulunuyordu? Nurettin Veren bu yapıdan neden dışlandı? - Nurettin Verenʹi Bank Asya kuruluşu döneminde bir veya iki kez görüşme imkanım oldu. Onun dışında kendisiyle bir diyalogum olmadı. O dönem cemaat içinde konuşulan Nurettin Veren bir işadamına giderek, ʹKırklareliʹne büyük bir okul yapıyoruzʹ diyerek para almış. Ancak ortada okul yok, arsa yok. Parayı zimmetine geçirdiği ifade ediliyordu. Bunun üzerine Nurettin Verenʹe himmet veren bu işadamı cemaate gelerek ʹBu sizin namusunuz. Bu okulu yaptıracaksınızʹ demiş. Nurettin Verenʹin cemaatten dışlanmasının sebebinin bu olay olduğu söylendi. Bugün Nurettin Veren, Latif Erdoğan televizyonlara çıkıp, ʹİşte şu general veya şu amiral benim öğrencimdiʹ diye beyanatlar veriyor. ˮAdamın biri çıkar, bunlar senin öğrencilerinse, Alçak herifler sen hep hain yetiştirmişsinʹ demezler mi? Bu adamların yetiştirdiği öğrenciler 15 Temmuz Darbe girişiminde bulundularsa, ilk önce azmettirici diye bunların yargılanması gerekir. AZİZ YILDIRIM, BENİM ʹAZİZ KARDEŞİMDİRʹ  - Hüseyin Gülerce bir canlı yayında ˮAziz Yıldırımʹa yapılan operasyonunun arkasında eski bir spor yöneticisi var. Aziz Yıldırım Fethullah Gülenʹe ağır bir söz söylemesi üzerine O yönetici bu olayı Gülenʹe bildirmiş ve akabinde Kumpas kurulmuşˮ dedi. Aziz Yıldırımʹın eski avukatı Faik Işık ise Hüseyin Gülerceʹnin ifade ettiği ismin İhsan Kalkavan olduğunu söyledi. Aziz Yıldırımʹa kurulan kumpasın arkasındaki isim siz misiniz? - Böyle saçma bir iddia olamaz. Aziz Yıldırım benim çok samimi bir arkadaşım. Ben 2004 yılında Bank Asyaʹdan ayrıldıktan sonra kendimi emekli ettim. Şirketimi oğluma devrettim ve dünya turuna çıkma kararı verdim. 17-25 Aralık hadisesi olana kadar dönemde Mubariz Gurbanoğlu, Mehmet Ağar ve Aziz Yıldırım beraberdik. İşlerimi oğluma devrettikten sonra Mubarizʹin şirketinde gönüllü olarak çalıştım. Mubarizʹin işlerini koordine ediyordum. Ayrıca Mubariz Gurbanoğlu ile beraber dünyayı geziyorduk. Aziz Yıldırım cezaevine girdikten sonra kendisini 3 kez ziyaret ettim. Aziz kardeşimin hiç bir suçu olmadığı halde cezaevinde olması beni çok üzüyordu. Hatta cezaevinde ziyaretimde çok duygusallaştığımdan dolayı ağlarken,  Aziz kardeşim beni teselli ediyordu. ʹTakma kafana bunlarda geçerʹ diyordu ama ben çok üzülüyordum. Ben geçen sene Amerikaʹdayken, Mubarizʹi (Gurbanoğlu) aradım. Aziz kardeşime ulaşamıyorum. Sen ulaşırsan beni arasın dedim. Mubarizʹde ʹŞu anda Aziz Başkan ile Moskovaʹyızʹ dedi. Bunun üzerine, ʹAzizʹi telefona verir misinʹ dedim. Mubarizʹde bana ʹŞu anda seni dinliyorʹ demesi üzerine ʹAziz kardeşim Türkiyeʹde tüm televizyonlarda, cemaat Aziz Yıldırımʹdan 50 milyon dolar himmet istedi. Aziz Yıldırım cemaate bu parayı vermediği için kumpas kuruldu diye haberler yapılıyor. Sukut ikrardandır. Senden cemaat adına kim para istediyse, çık açıkla. Kamuoyunda bu parayı İhsan Kalkavan istedi şeklinde bir algı oluşuyorʹ dedim. Bunun üzerine Aziz Yıldırımʹda ʹİhsan böyle şeylere kafanı takma. Her dedikoduya laf yetiştirecek halim yok. Milletin dedikoduları ile uğraşacak değilim. Bunlar boş şeylerʹ diye konuştu. Şimdi de Aziz Yıldırımʹın avukatı olduğunu söyleyen biri çıkıyor, ʹBir gün İhsan Kalkavan ile Aziz Yıldırım uçakta beraber gelirken, Aziz Yıldırım Fethullah Gülenʹe küfür ediyor, İhsan Kalkavanʹda bunu Fethullah Gülenʹe yetiştiriyor ve Aziz Yıldırımʹa kumpas kuruluyorʹ diye açıklama yapıyor. Böyle çocukça şeyler olabilir mi? Bu olay alçakça bir iftiradır. Benim işim gücüm yok, ˮAziz Kardeşimˮ diye hitap ettiğim can dostuma böyle saçma sapan bir kumpas kuracağım. Sonra bunu Fethullah Gülenʹe yetiştireceğim. Farz edelim böyle bir olay oldu! Fethullah Gülen bana sormaz mı ˮSenin böyle arkadaşların var. Senin yanında bana küfür ediyorlar sende onlarla nasıl arkadaşlık kuruyorsunˮ demez mi? Ben 2005 yılından 2013 yılına kadar olan 8 yıllık sürede 4 kez Pensilvanyaʹya gittim. Gittiğim her defasında Fethullah Gülen ile en fazla 15 dakika görüşmüşümdür. 17-25 Aralık hadisesinden sonra Pensilvanyaʹya hiç gitmedim. Devletimizin istihbarat örgütü var. Bunu rahatlıkla görebilir. Hiç bir kimse ˮ17-25 Aralıkʹtan sonra İhsan Kalkavan Pensilvanyaʹya gittiˮ  diyemez. (Editörün Notu: Bu röportaj yayına hazırlanırken, Hüseyin Gülerce; 11.08.2016 tarihinde Habertürk TVʹde katıldığı canlı yayında, Aziz Yıldırımʹa kurulan kumpasın arkasındaki spor yöneticisinin İhsan Kalkavan olmadığını açıklayarak, Faik Işıkʹın kendisini referans gösterdiği ifadeleri yalanladı.) BİR ALLAHʹIN KULUNU PENSİLVANYAʹYA GÖTÜRMEDİM -Sayın Kalkavan, Pensilvanya konusuna devam etmek istiyorum. Beşiktaşʹın eski yöneticisi Sinan Vardar ˮİhsan Kalkavan ile birlikte kimler Pensilvanyaʹya gitmiş, el-etek öpmüş. Bu teröristin elini kim öptüyse ortaya çıkarılsınˮ diye bir açıklama yaptı. Siz spor dünyasından kimleri el-etek öptürmek için Pensilvanyaʹya götürdünüz? - Recep kardeşim, bırak spor dünyasını; Bank Asya Yönetim Kurulu Başkanlığını bıraktığım 2004 yılından itibaren, iş dünyasından veya başka kesimlerden Türkiyeʹden kimseyi Pensilvanyaʹya götürmedim. Bir Allahʹın kulu çıkıp ˮİhsan Kalkavan beni Pensilvanyaʹya götürdüˮ diyemez. Ne zaman ve hangi tarihte ispat etmek zorunda. Yalnızca rahmetli Turgay Şeren, Hürriyet Gazetesiʹnde yazarken ʹFethullah Gülen ile röportaj yapmak istediğiniʹ söyledi. Sadece onun için görüşme talebini ilettim. O görüşmede 1995ʹte İstanbulʹda gerçekleşti. Onun dışında da New Yorkʹtayken bir arkadaşımla Pensilvanyaʹya gittim. 2005-2013 yılları arasında ben oraya Türkiyeʹden veya başka bir yerden bir Allahʹın kulunu götürmedim. Zaten 2013 yılından sonrada Pensilvanyaʹya ben hiç gitmedim. Gitmek isteyen uçağa biner gider. Sinan Vardarʹa gelince, zavallı birinin hezeyanı olarak nitelendiriyorum. -İhsan bey, Türkiyeʹye ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz? - Recep Kardeşim, Cemaatin, siyasi iktidarla kafamın, mantığımın almadığı bir kavganın içine girmişti. Bu hadiselerde yer almamak, tabiri caizse kullanılmamak için uzaklaşmak istedim. Miamiʹye kızımın ve torunlarımın yanına geldim. Bu dönemde 14 metre boyundaki yelkenli teknemi, kendim kullanarak Türkiyeʹden Miamiʹye getirdim. 2005 yılından itibaren cemaat mensupları ile arama ciddi bir mesafe koymuştum. Ancak çevremden bir anda tamamen kopmak çok mümkün değildi. Uzaklaşabilmek için dünya turu programını planladım. 4 aylık bir seyirden sonra Miamiʹye kadar geldim. Fırtınalar mevsimi geçer geçmez, dünya turunun son ayağı olan Pasifik seyri başlayacak. Rahmetli Sadun Boro gibi bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Allah izin verirse dünya turunu tamamladıktan sonra Türkiyeʹye gelmek istiyorum. CEMAAT 2005ʹDEN SONRA HORMONLU BİR ŞEKİLDE BÜYÜDÜ - İhsan bey; 2005 yılında itibaren cemaatle aranıza mesafe koymanızın sebebi neydi? O dönemde siyasi iktidarın korumasında olan bir yapıyla aranıza neden mesafe koydunuz? - O dönemde cemaat çok güçlüydü. Hem siyasi iktidarla içli dışlıydı, hem de bürokraside ise  çok etkiliydi. Ancak cemaatin GDOʹlu bir yapılanmaya doğru gittiğine şahit oldum. Kendi felsefesinin dışına çıktığını ve hormonlu bir şekilde büyümeye başladığını gördüm. Nerde yalap-şap adam varsa, nerede yalaka, ahlaksız, omurgasız insan varsa, cemaat içinde itibar görmeye başladı. O an ben kendime  ˮİhsan artık burada senin yerin yokˮ dedim. Cemaate mesafe koymak amacıyla, hayalim olan tekne ile dünya turuna çıkma kararı verdim. Dünya turuna ilk çıktığımda Çinʹi karadan geçmeyi düşünüyordum. 2005ʹde Güney Koreʹde sipariş ettiğimiz bir gemiyi suya indirdikten sonra arabayla Güney Koreʹden ayrılıp, Çinʹe doğru hareket ettim. Ancak Çinʹde büyük bir trafik kazası geçirdim. Elim parçalanmış, kaburgalarım kırılmış, sırtım parçalanmıştı. Çinliler kolumu bilekten kesecekti. O esnada Palmali Denizcilikʹin patronu Mubariz Gurbanoğlu, özel uçağını hastaneye çevirip beni Çinʹden aldırmak üzere gönderdi. Özel uçakla gelen benim doktorlarım müdahale etti ve Türkiyeʹye Mubarizʹin hastaneye çevirdiği özel uçağıyla geldim. Mubariz Gurbanoğluʹnun bu tavrı beni çok meftun etti. İşlerimi oğluma bırakıp kendimi emekli ettiğim için, iyileşir iyileşmez Mubarizʹin şirketi Palmaliʹde gönüllü olarak koordinatörlük yaptım. 2005-2013 yılları arasında tam 8 sene Aziz Yıldırım, Mehmet Ağar ve Mubariz Gurbanoğlu ile Palmali Grubunun uluslararası işlerini takip ettik ve dünyayı dolaştık. BEŞİKTAŞ DENİZCİLİK, CEMAATE KARŞI TAVIRLIYDI - O dönemde şirketin başında Yavuz Kalkavan bulunuyordu. Beşiktaş Denizcilik Grubu, cemaatin organizasyonlarında yer alıyor muydu? Yani TUSKON, İŞHAD ve denizcilik uzantısı ODEKʹte görev aldı mı? - Beşiktaş Denizcilik Grubu çok ortaklı yapıya sahiptir. Merhum Şadan Kalkavanʹın da  ortak olduğu Beşiktaş Denizcilik Grubuʹnu oğlum Yavuz Kalkavan yönetiyor. Yavuzʹun cemaate karşı en başından beri, kati net tavrı vardı. Oğlum bu konuda benle ters düşüyordu. Hatta TUSKON Genel Sekreteri Mustafa Günay ile 2006 yılında çok ilginç bir kavgası oldu. TUSKON kuruluş aşamasında Mustafa Günay bizim ofise gelerek, Yavuzʹa kurucu yönetim kurulu üyeliği teklif etti. Oğlum da Mustafa Günayʹa çok sert bir şekilde ˮSiz kimsiniz de beni bir yere bir şey yapıyorsunuz?ˮ diye ağır bir tepki gösterdi. Yavuzʹun bu tavrı karşısında, ben üzüldüm. Yavuz, Beşiktaş Denizcilik Grubuʹnu cemaatin tüm organizasyonlarından uzak tuttu. Ne TUSKON, ne İŞHAD ve nede ODEKʹte, şirketleri üye yapmadı. Ayrıca şirketin içinden kimsenin, bu organizasyonlara katılmasına izin vermedi. - 17-25 Aralıkʹtan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hiç görüştünüz mü? - Hayır hiç görüşmedim. Ancak bana kızdığını biliyorum. Benim Amerikaʹya gelmemin sebebi, elimden geldiğince, onu koruma duygusu amaçlıydı. Birileri beni yanlış bir yere iter düşüncesiyle bunu tercih ettim. Kendisi, beni çok iyi tanıyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, kendisinin aleyhinde hiç bir tavır içine girmeyeceğimi bilir. - Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan size neden kızdı? - 17-25 Aralık hadisesinden sonra bir özel televizyonda Ayhan Bermek ile canlı yayına katıldık. O programda, ben o zaman başbakan olan Sayın Erdoğan aleyhinde konuşmadığım halde, Sayın Başbakanımız Erdoğanʹa birileri ˮİhsan Kalkavan Bugün TVʹde aleyhinize konuştuˮ demişler. Rahmetli Şadan ağabey (Kalkavan) bana bu olayı söyleyince ʹŞadan ağabey konuşmamız internette var. Açın izleyin. Ben Sayın Başbakanımızın aleyhinde hiç konuşmadımˮ dedim. O dönem Sayın Cumhurbaşkanımıza yalan yanlış bilgiler vererek, benim hakkımda dezenformasyon yapılmış. Ondan dolayı bana kızdığını duydum. İSTİHBARAT ÖRGÜTLERİ FETÖʹYE SIZMIŞTIR - İhsan bey; 17-25 Aralıkʹtan sonra Pensilvanyaʹya gitmediğinizi söylediniz. Bu süreçte Fethullah Gülen sizi hiç aramadı mı? Veya siz kendisiyle iletişime hiç geçmediniz mi? -Ben Fethullah Gülenʹi hiç aramadım. Ancak Fethullah Gülen beni bundan 1,5 veya 2 sene önce aradı. ˮİhsan bey, size bir yanlış mı yaptık? Neden bizi aramıyorsunuz? Neden yanımıza gelmiyorsunuz?ˮ dedi. Bende kendisine çok yorulduğumu ve torunlarımla vakit geçirmek istediğimi söyledim. Başka bir iletişimim olmadı. - Türkiyeʹde böyle büyük bir çapta cunta girişiminin arkasında dış güçler veya istihbarat örgütlerinin olmaması mümkün görünmüyor. Sizin ifadenizde yer alan ˮHormonlu Büyümeˮ tespitinden yola çıkarak, CIA gibi uluslararası istihbarat örgütlerinin bu yapıyı yönlendirme veya içine sızarak ülkemizde kaos çıkarma olasılığı var mıdır? - Böyle büyük ve kontrolsüz bir şekilde ʹhormonlu büyüyenʹ yapılara, istihbarat örgütlerinin sızmaması mümkün değildir. Mutlaka CIA veya diğer istihbarat örgütleri, bu yapılanmaya sızmıştır. Düşünün bir kere, NATOʹnun en büyük ikinci ordusuna sahip Türk Silahlı Kuvvetlerde görev yapan 350ʹnin üzerinde general ve amiralin yüzde 50ʹsi bu cuntada görev almış. FETÖ yapılanmasının içinde organize olan bu cuntanın mutlaka dış istihbarat örgütlerinden destek aldığını düşünüyorum. Samimi Anadolu insanının, çocuğunun rızkından keserek, ʹHizmet Hareketiʹ olarak nitelediği bu yapıya yaptığı yardımlar, bugün maalesef ülke insanına ateş eden, cinnet geçiren ve vatanına hainlik eden bir ihanet şebekesi olarak karşımıza çıkmıştır. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bu cinnet halini amasız ve fakatsız LANETLİYORUM. BEŞİKTAŞ, BENİM AŞKIM VE HAYALİMDİR! Sayın Kalkavan, Beşiktaş Spor Kulübü mevzusuna dönmek istiyorum. Fethullah Gülenʹin bir ses kaydı sosyal medyaya düştü. Orada bir spor kulübünün satın alınmasında sizin olduğunuzu söylüyor. Nedir bu konu? Beşiktaş; benim aşkım, hayalim, her şeyimdir. 1998 yılında Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanlığıʹna aday olmadan önce Sinan Vardar bize 100 yıllık bir spor kulübünün satıldığını söyledi ve bu kulübü almakta fayda olacağını ifade etti. Bizde arkadaşlar ile birlikte Nişantaşı Spor Kulübüʹnün yönetimini üslendik. Ancak kamuoyunda spekülasyonlar oluşunca 3 veya 4 ay sonra Nişantaşı Spor Kulübü Yönetiminden ayrıldık. Sayın İhsan Kalkavan, bizleri kabul ettiğiniz ve sorularımıza samimi cevaplar verdiğiniz için teşekkür ederim. Recep Kardeşim ben sizlere teşekkür ederim. En kısa zamanda İstanbulʹda görüşmek ümidiyle... Röportaj: Recep CANPOLAT - Deniz Haber Ajansı / Miami - ABD
Editör: TE Bilisim