Küba’ya karşı uzun yıllar süren Amerikan ambargosu ve diplomatik ilişkilerin 1961 yılından bu yana kopmasından sonra ilk diplomatik görüşmeler başkan Obama ve Küba arasında yapıldı. Buna müteakip görüşmeler 2014 yılında karşılıklı olarak siyasal mahkumların salıverilmesi ile sonuçlandı. Bu temkinli ilk adımdan sonra her iki taraf da birbirine sıcak mesajlar gönderip ılımlı ortamı oluşturdular ve sonuç olarak karşılıklı diplomatik temsilciliklerin açılması gerçekleşti. Küba 1898 yılındaki bağımsızlık savaşından sonra yapılan Paris anlaşması ile büyük ölçüde Amerika’nın kontrolüne geçmiş ve Amerika Küba üzerinde ekonomik ve politik söz sahibi olmuştu. Bu durum Küba’nın tamamen bağımsızlığını kazandığı 1902 yılına kadar devam etmişti. Amerika Kübaʹnın iç ve dış ilişkilerinde söz sahibi olma ve Guantanamo Koyuʹnda bir deniz üssü kurma hakkını aldıktan sonra birliklerini adadan çekti. 1959 yılındaki devrim ve komünist rejimin ülkeye hakim olmasıyla da Amerika Küba ile ilişkileri 1961 yılında askıya almıştır. İki eski düşmanın diplomatik ilişkiye başlamış olması ambargonun kalkmış olması anlamına gelmiyor. Ambargonun kalkması ancak Amerikan senatosunun onayı ile mümkün. Karşılıklı büyükelçilikler açılmış ancak henüz iki tarafta büyükelçilerini atamış durumda değiller. Yine de Vatikan ve Kanadaʹnın arabuluculuk ettiği anlaşmanın ileriye doğru atılmış önemli bir adım olduğuna şüphe yok. Bundan böyle Küba asıllı olmayan Amerikalılar için Havanaʹya gitmek kolaylaşacak. İki ülke arasında banka işlemleri yapılabilecek. Bazı ticari sorunlar çözüme kavuşacak. ABD Dışişleri Bakanlığı, Kübaʹyı teröre destek vermekle suçlanan ülkeler listesinden çıkaracak. Bununla beraber en büyük faydayı yine denizcilik sektörü görecektir. Yeni anlaşmaların yapılması, gemilerin Küba’ya yük taşımasını, Amerika ile iş yapan tüm üçüncü şahısları ve kurumları da ilgilendirmekte. Halihazırdaki kanunlara göre Amerika’ya gelen tüm gemilerin 180 günlük seferleri içinde Küba’ya giriş/çıkış yapmamış olması gerekiyor. Aksi takdirde Amerika’ya girmeleri engelleniyor. Bu yarım asırlık kördüğümün çözülmesindeki etkenlerden birisi de yine başka bir sorunlu ülke İran ile yapılan anlaşmadır. Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri listelerindeki ilk sırada yer alan iki büyük sorun için olumlu sonuçlara imza attılar. Genel olarak bu anlaşmaların etkileri henüz hissedilmese de önümüzdeki yıllar içinde darboğaz içindeki dünya ekonomisine nefes aldıracak yeni limanların açılacağı kesin. Güney Amerika’daki Latin ülkelerinin ekonomilerinin son 20 yıl içerisinde %500 büyüdüğünü göz önüne alırsak, Küba üzerindeki ambargonun kalkması ile birlikte ekonomisinin rekor seviyede büyüme kaydedeceğini söylemek yerinde olur. Özellikle Küba’nın ana tarım kaynağı olan şeker üretimi ve ihracatı artacaktır. Bu da Güney Amerika ile ABD arasında düzenli seferler yapan kuru yük gemilerine olan ihtiyacı arttıracak. Tarım ürünleri dışındaki bir diğer saha da enerji sektörü olacak. Ekonomisinin hızla büyümesine müteakip Küba’da enerji açığı daha da artacak. Nüfusu yaklaşık 12 milyon olan Küba şu an için günlük 49,000 varil petrol üretebilmekte, buna karşılık günlük tüketimi 180 bin varili bulmaktadır. Ambargo sebebiyle birçok Amerikan ve Amerika ile iş yapan üçüncü şahıslar Küba’da enerji sektöründe yatırım yapamamıştı bugüne dek… Hali hazırda bir çalışma olmasa da Küba ana karada ve açık denizlerinde gaz ve petrol arama çalışmaları için oldukça istekli uluslararası şirketler çalışmalarını hızlandırmış ve ambargo kalktığında hazır hale gelmek istemektedirler. Küba’nın ilgisini çeken ve enerji kanunlarında yer alan bir diğer konu da yenilenebilir enerji kaynakları. Bu trend tüm dünyada olduğu gibi Küba’da da yoğun eğilim görmekte. 2030 itibari ile devlet politikası gereği enerji ihtiyacının yüzde 25’ini yenilenebilir kaynaklardan (Güneş, Rüzgar, Termik enerji) karşılamak isteyen Küba’da bu alanda üretim ve yatırım yapan şirketler  uçsuz bucaksız imkanlar bulacaktır. Küba devlet enerji kurumu bu politikası gereği 633 MW kapasiteli 13 yeni rüzgar santrali, 755 MW kapasiteli biyoyakıt tesisi, 700 MW kapasiteli güneş enerjisi santralleri ve 56 MW kapasiteli hidroelektrik santral projelerini onaylamış bulunmakta. Küba’nın dünyaya kapalı ekonomisi ve kısıtlı şartlar içinde geliştirdiği bazı medikal ilaçlarda bu ambargonun kalkması ile birlikte hastalıklara çare bekleyen insanlar için büyük umut ışığı olacaktır. Küba şu anda akciğer kanserine karşı bulduğu aşıyı geliştirmekte olduğunu duyurdu. Ayrıca şeker hastalığı sonucu ayaklarda oluşan ülsere de buldukları ilaç birkaç farklı ülkeden onay aldı. Gerekli testlerin Amerikan Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmasından sonra ilacın tüm dünyada kullanımı yaygınlaşacak. Amerika’daki Küba Ticaret Odası Küba’nın biyolojik, tarım ve teknoloji şirketlerinin dünyada pazar bulabilmek için yabancı ortaklara ihtiyacı olduğunu duyurdu. Küba’ya en yakın Amerikan sahili olan Florida kıyıları Küba’ya sadece 90 mil uzaklıkta. Bu kadar yakın mesafede bulunup yarım asırdır ilişkilerin donmuş bir halde olması her iki ülke için de büyük kayıptı. İlişkilerin normalleşmesi için dünyadaki ekonomik ve siyasi gelişmelerin beklenmesi gerekti. 90’li yılların başında Rus yardımlarının sona ermesinden sonra Venezuela’nın özellikle merhum Devlet başkanı Hugo Chaves döneminde Küba’ya yıllık ortalama 15 milyar dolar ve günlük 100 bin varil petrol yardımı yapması dolayısı ile Küba ambargo kıskacından uzun süre ayakta kalarak kurtulabildi. Küba’nın destek aldığı ülkelerdeki politik değişimler sebebi ile bu yardımların artık devam etme olasılığı yok. Zaten bu sebepledir ki Küba ile Amerika arasındaki görüşmelerin başlaması Chaves’in 2013 yılında vefatına denk geliyor. Kaybettiği ekonomik destek sonrası Küba artık siyasi tavizler de vererek dünyaya açılma zorunluluğunu hissetti. Ekonomik reformlar, belli ki istenen etkiyi yaratmakta yetersiz kaldı. Gelirler düştü. Yaygın kıtlıklar yüzünden enflasyon şaha kalkmış durumda ve aşırı enflasyon riski giderek artıyor. Döviz, karaborsada resmi kurun yüzde 3ʹündan biraz daha yüksek bir oranda işlem görüyor. Büyük çaplı bir siyasi ayaklanma ihtimali gittikçe artıyor. Yine de ekonomik açıdan bir hesap yapılacak olursa, değişimin yakın olduğu açık. Ortada zengin ve cömert bir hami kalmayınca, Küba ekonomisinin yeniden canlanması için ABD ile ilişkilerin tam manasıyla normalleşmesi şart olacak. Bu da elbette Kübaʹda demokrasi ve insan hakları konusunda belli başlı değişiklikler yapılmasına bağlı. Umut ediyorum ki komşu ülkelerdeki siyasi engeller ve insan hakları ihlallerinin bir an evvel son bulmasıyla Türkiye de komşuları ile ilişkilerinde yeniden normalleşme sürecine girer ve ekonomik ateş çemberinden çıkma şansını yakalar. Her yıl sadece Eylül ayının tek bir gününde barışı anarak değil, senenin her gününde barış için çabalayıp, barış içinde yaşamamızı dileyerek, herkese mutlu, barış dolu, huzurlu bir bayram diliyorum.
Editör: TE Bilisim