İnsanı ve de kurumları ayakta tutan ve hayata bağlayan tutkularıdır. Eğer bu tutkular gerçeğe yaslanmıyorsa, bilime karşı duruyorsa ve de aklını kullanmıyorsa, yeniliğe açık değilse başarı şansı yoktur. Denizciler “tutkulu” insanlardır. Bu tutkuları sayesinde okyanuslar aşılmış, yeni kıtalar ve ülkeler keşfedilmiş, temsil ettikleri ülkelere yeni topraklar kazandırmışlar, dinlerini, kültürlerini, dillerini, hukuk sistemlerini buralara götürüp, yerleştirmişler. Bu yeni toprakların zenginliklerini ayrıca ülkelerine taşımışlardır. Denizciler “gerçekçi” insanlardır. Denizde kat ettikleri her deniz mili bir hedefe ulaşmanın yoludur. Bu hedef sadece ticari kazançla sınırlı olmamalıdır. Bir sosyal sorumluluk projeyi üstlenerek toplumumuza armağan edilmelidir. Denizci denince hemen akla Karadeniz’in doğusu ve Rizeliler gelmektedir. Armatörlerin yüzde 90’ı Rizelidir. Deniz Ticaret Odası ve yan kuruluşlarının hepsi Rizelilerin kontrolü altındadır. Rize’nin komşusu Artvin ilinin Yusufeli İlçesi Baraj inşaatı nedeniyle sular altında kalacaktır. Yeni Yusufeli Yerleşim Projesi ile şehir farklı bir yere taşınacaktır. Gelin Deniz Ticaret Odası olarak şehir sular altında kalmadan Yusufeli’ni ışıklandırma projesi ile gelecek nesillere armağan edelim. Deniz Ticaret Odası, Avrupa Birliği ve UNESCO elbirliği ile yeni bir alternatif turizm kenti yaratalım. Yıllardır göç veren ve nüfusu 6 binlere inen Yusufeli’nin halkına yeni bir iş kolu yaratarak sular altında kalmış yolları, binaları, parkları, tarihi yapıları ışıklar içinde tepeden seyredelim. Türkiye yerüstü ve henüz ortaya çıkarılmamış yeraltı tarihi yapıları ile bir müzeler ülkesi. Yeterince tanıtımının yapılmaması ve son yıllardaki güvenlik ve terör sorunları nedeniyle yabancı ziyaretçilerin ilgisini bu nedenlerle çekmemektedir. Tüm kıyı şeritlerindeki oteller bomboş ya da hizmete açılmamış durumda. Yüzlerce otel ve tatil köyü satılık durumda. Marinalar doluluk oranları yüzde 50’nin altında, acımasız bir rekabet içindeler. Kruvaziyer turizmi durma noktasında. Kaplıca ve yayla turizmi ise Ortadoğu ve İran’a yönelik ve ancak çok sınırlı bir ziyaretçisi var. Türkiye resmi girdilere göre 30-35 milyar dolar, gayri resmi girdilere göre 55-60 milyar dolar gelirden büyük oranda mahrum olmuş durumdadır. Kapalıçarşı ve turizm bölgelerindeki binlerce mağaza büyük bir gelir kaybı ile karşı karşıyadır. Bu da gösteriyor ki, yeni bölgelerde yeni alternatif turizm alanları ortaya koymamız gerekiyor. Bunlardan birisi de ışıklandırılmış yeraltı şehirleridir. Yeraltı şehirlerinden bazı örnekler Tarihsel dokusunu gerçek anlamda korurken, 1987 yılında ziyaret ve turizme açılmış Yerebatan Sarnıcı dışında Türkiye’nin ‘Su’ temalı ve güncel teknoloji ile müzeleştirilmiş mekan sayısı, yurtdışı örneklerine oranla hemen hemen yok gibidir. Mısır’da ‘Bab-Al-Shams’ ve benzerleri, Rusya’da çeşitli doğa ve insan yapısı göller, dünyanın çeşitli yerlerindeki volkanik göl ve oluşumlar, sınırları içinde bulundukları ülkelere meraklıları tarafından ek turizm geliri yaratmaktadırlar. Senelerdir arkeolojik kazısı süren Efes ve benzeri yerlerin, turizm açısından önemi ne kadar büyükse, daha geçtiğimiz günlerde dalış turizmi için Kuşadası’nda batırılan Boeing uçağına ve çeşitli benzer oluşumlara kadar, çeşitli fırsatlar bulunmaktadır. Yusufeli’nde olduğu gibi baraj gölü dahilinde su altında kalması muhtemel bir köy/şehir/eser, haritada bir nokta olmaktan daha da ileriye gidebilir. Artık evlerimizdeki normal aydınlatmalara kadar girmiş olan LED aydınlatma teknolojisi kullanılarak, bu mekanlar ‘batık’ öncesi aydınlatılabilir. Gerek PADI ve benzeri oluşumların işbirliğinde dalgıç, gerekse ülkemizde de örnekleri bulunan yapay akvaryum tünelleri ile halka açık doğal tema park yaratılabilir. Teknoloji, internet, eğitim sistemi gibi sebeplerden değişen tatil anlayışı için alternatifler yaratılırken... Bir Çin ve bir Japonya haricindeki Japonya’da sadece bu amaç için yaratılmış bir su altı şehri vardır. 3’ncü alternatif ülkemiz olabilir. Mevcut teknoloji ile Doha/Katar Dünya Kupası yapmaya hazırlanırken – Dubai/Birleşik Arap Emirlikleri üstü kubbe kaplı mekanda kış olimpiyatlarına aday olurken, bu coğrafyayı yüzyıllardır mesken edinmiş bizlerin de benzer ‘büyük’ projelere niyet etmesi en doğal hakkımızdır. Dünyanın diğer ülkelerinden hedeflenen turist profili ülkemizin diğer güzelliklerinin peşinde koşmaktadır. Özellikle Avrupalı turist profili, bütün bir sene çalışıp, kış aylarında araştırmalarına başlayarak – sınırlı tatil günlerini ‘paralarının karşılığı’ olarak almak eğilimdedirler. Çin bu konuda, her mevsim, ilgili profile çeşitli imkanlar sunmaktadır. En soğuk kış aylarında Buzdan Heykeller Festivali, her geçen sene yüzde 30 gibi bir artış ile çok ciddi bir takipçi yakalamıştır. Shicheng kentinde sular altında kalmış olan tarihi şehirleri dünyanın her yerinden ciddi turist çekmektedir.Dubai’de su altında olan odalarında konaklayan ciddi bir müşteri portföyü var. 1960’ların Bodrum’unu hatırlatan Oman, dünyanın gelişmekte olan dalgıç ve su sporları merkezi olarak hızla yol kat etmektedir. Ülkemizde de benzer çok çeşitli senaryolar mümkündür. Kuzey-Doğu illerimiz de her ne kadar mevsimsel dezavantaj gibi gözükse de, bu profilde ki turistin mevsim kavramı bizlerden çok değişiktir. Bizlerin tatil olarak algıladığı ‘yaz’ aylarında da, kısıtlı sezon içinde, su baleleri ve çeşitli global gösteri ve festivallere ev sahipliği yapılabilir. Alanya’da artık “Anadolu Ateşine” ancak belli sayı turist ilgi göstermektedir . Eskimiştir, güncelliği kalamamıştır. Teknoloji Uzun zaman su altında kalan ‘sistemler’ kablosundan, otomasyonuna kadar global IP standartlarına tabiidir. Her ne kadar IP64 ve benzeri sertifikasyonlar, üretici tarafından sağlansa da, örneğin, 1 metre ve üstü devamlı su altında kalacak olan ekipman için çeşitli standartlar vardır. Tatlı su ve tuzlu su arasında sadece 50 santimetre içinde görsellik değişebilir. Uygulama, otomasyon ve sezonluk ‘içerik’ mevcut teknoloji ile mümkündür. Fırsat vardır, değerlendirmemiz mümkündür. Bu tarz projeler için gerek UNESCO gerekse AB nezdinde finansman opsiyonları da mevcuttur.
Editör: TE Bilisim