Ekonominin küresel boyut kazanması, uluslararası ticaretin ve bu ticaretin önemli bir ayağını oluşturan lojistik ve taşımacılık sektörünün, teknolojik gelişmeler çerçevesinde yeniden şekillenmesi, hem taşımacılık sektöründeki aktörleri çeşitlendirdi, hem de bunların pozisyonlarını yeniden belirledi. Bu durum, taşımacılık kurallarının ortaya çıkan yeni ihtiyaçları karşılayacak şekilde gözden geçirilerek değiştirilmesini gerektirdi. Ülkemizde 1 Temmuz 2012 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ticaret Kanunu denizyoluyla eşya taşımacılığında temelde Lahey-visby kurallarını esas almış, bu kuralların eksik ve aksak yönleri Hamburg Kuralları ile giderilmeye çalışılmıştır. Dünyada, birçok ülkede uygulanan Lahey-visby kurallarının, etkili bir ticaret için gereken birliği sağlayamaması ve küresel ticaretteki hızlı gelişmelere ayak uyduramaz hale gelmesi, bu aksaklıkları gidermek için tasarlanan Hamburg kurallarının ise beklenen katılımı sağlayamaması nedeniyle, uzunca bir hazırlık sürecinin neticesinde, Roterdam kuralları olarak bilinen “Kısmen veya Tamamen Deniz Yoluyla Eşyanın Milletlerarası Taşınması Sözleşmelerine İlişkin Birleşmiş Milletler Sözleşmesi” “United Nations Convention on Contracts for the İnternational Carriage of Goods Wholly and Partly by Sea” kabul edildi ve imzaya açıldı. Bu kurallar 20 ülkenin onaylamasından sonra yürürlüğe girecektir. Rotterdam kurallarının onaylanmasından sonra, Türk Ticaret Kanunu’nda yeni değişiklik yapılmış olmasına rağmen, Türk hukukunun uluslararası bu konulara ilgisiz kalmayacağı bir gerçektir. Çünkü, Roterdam kuralları, Türk hukukunda olduğu gibi, bir yandan taşıyanın sorumluluğunu emredici kurallarla düzenlemiş, diğer taraftan bir takım sorumsuzluk halleri öngörerek, ilgili tarafların karşılıklı zıt menfaatlerini uzlaştırmaya çalışmıştır. Türk hukukuna göre, taşıyanın iki temel yükümlülüğü bulunmaktadır. Bunların ilki TTK.1141.madde uyarınca gemiyi sefere elverişli halde bulundurma, diğeri ise TTK.1178. madde hüküm altına alınan yüke özen gösterme yükümlülüğüdür. TTK’nın taşıyanın sorumluluğunu düzenleyen hükümleri yükün teslim alındığı andan teslim edildiği ana kadar geçen süre içerisinde yük sahibi ile taşıyan arasındaki ilişkilerde, hak ve yükümlülükleri düzenlemektedir. TTK.1185.madde, doğrudan doğruya taşıyanın yükümlülüğünün bulunduğu dönemi belirlemek amacıyla “teslim” kapsamına odaklanmış olmasına rağmen teslimin ne zaman ve nasıl yapılacağı hususunda bir açıklık getirmemiştir. Rotterdam kurallarında ise artık taşıyanın, güvertede taşınan yükün hasarlanması ve ziyan sorumluluğundan otomatikman muaf tutulmaması benimsenmiş, taşıyanın borçları net bir şekilde ifade edilmiş, teslimat için belirli kurallar konulmuş, taşıyanın sorumluluğunun temeli net ve kesin olarak belirtilmiş, teslim edilmeyen eşya için açık kurallar konulmuştur. Ayrıca taşıtanın borç ve sorumluluğu, özellikle eşyayı teslim etme, eşyanın niteliği ve özelliği hakkında bilgi verme ve beyanda bulunma borcu ve bunun sonuçları hükme bağlanmıştır. Türk hukukunda teknik kusurun söz konusu olması halinde ve taşıyanın gemi adamlarının yangına sebep olan kusurlu fiillerinden meydana gelen zarardan, taşıyanın sadece kendi konusundan dolayı sorumlu olacağına ilişkin kural (TTK m.1180) Rotterdam kurallarında kaldırılmıştır. Türk Ticaret Kanunu’nun sisteminde, yüke özen yükümlülüğünün ihlali nedeniyle taşıyanın sorumlu tutulabilmesi için taşıyanın veya gemi adamlarının kusurunun bulunması gerekmektedir. Taşıyan kendi kusurundan olduğu gibi kendi adamlarının ve gemi adamlarını da kusurundan sorumludur. Kusurun tespit ve tayininde objektif ölçü olarak “tedbirli” bir taşıyan dikkat ve özenli kabul edilmektedir. Taşıyan, TTK.1181. ve 1182.maddesinde sayılı hallerin varlığını ispat ettiği takdirde, meydana gelen zarardan sorumlu tutulamayacaktır. Söz konusu maddelerde sayılan haller muhtemel sorumsuzluk sebepleri olarak kabul edilmektedir. Rotterdam kurallarında da taşıyanın sorumluluğu, kusur sorumluluğudur. Taşıyan sözleşmeden doğan borçlarını hiç ve de gereği gibi yerine getirmezse, bundan doğacak zararlardan kendisinin bir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe sorumlu olacaktır. Taşıyanın sorumlu olabilmesi için talepte bulunanın ya yükte hasar, ziya veya gecikmenin ya da zarara sebep olan olay ve şartların, taşıyanın 14.maddeye göre sorumlu olduğu süre içerisinde meydana geldiğini kanıtlaması gerekmektedir. Yükle ilgili hak sahibi davacının, eşyadaki hasar, ziyan veya teslimdeki gecikmenin, taşıyanın sorumlu olduğu dönemde oluştuğunu kanıtlamak zorunda olmakla birlikte, bunun taşıyanın kusuru sonucu oluştuğunu, başka bir deyişle taşıyanın kusurunu ispat etmek zorunda değildir. Eşyanın ayrıca gecikmeden dolayı hasara uğraması halinde, taşıyan hem hasardan, hem de gecikmenin sebep olduğu zarardan sorumlu olacaktır. Rotterdam kurallarında da taşıyanın sorumsuzluk halleri düzenlenmiştir. Bu hallerin söz konusu olduğu durumlarda taşıyan sorumlu olmayacaktır. Rotterdam kurallarında taşıyanın fiillerinden sorumlu olduğu kişilerin kapsamı artmıştır. Rotterdam kurallarına göre taşımayla ilgili ifa eden taraf, gemi kaptanı mürettebatı ile taşıyanın ve taşımayla ilgili ifa eden tarafın çalışanlarının yanı sıra hem taşımanın deniz bacağını gerçekleştiren alt taşıyanlar ve liman alanı içindeki hizmetleri yerine getiren tüm bağımsız yüklemeciler, hem de deniz dışı taşımayı gerçekleştiren örneğin, karadaki taşımayı gerçekleştiren alt taşıyanların fiil ve ihmallerinden sorumludur. Rotterdam kurallarına göre söz konusu borç, sözleşmenin sorumluluk limitlerine kadar müşterek ve müteselsildir. Tüm davalıların toplam mali sorumluluğu, sözleşmenin limitlerini geçemez. Taşıyanın eşyanın ziya ve hasarı sebebiyle ödemesi gerekli olan tazminatın miktarı Roterdam kuralları m.22 hükmüne göre teslim yeri ve zamanındaki değer üzerinden belirlenecektir. Buna ek olarak gecikme sebebiyle oluşan zararın da tazmini mümkün olup geciken eşya için ödeyecek olan navlunun 2.5 katı karşılık gelen değerle sınırlıdır. Türk hukukuna göre taşıyanın gerek yüke özen gösterme yükümlülüğünün ihlali, gerekse gemi adamlarının ticari kusurları nedeniyle TTK.1178.madde ve TTK.1179.madde uyarınca sorumluluklarının doğduğu tazminat ödemeye mahkum olduğu hallerde ve tazminat borcunun kapsamı malın piyasa değeridir. Taşıyanın, yükle ilgilinin yükte meydana gelen ziya ya da hasar nedeniyle maruz kaldığı tüm zararları tazmin etme borcu bulunmamaktadır. Burada malın piyasa değeri ile kastedilen, varma limanındaki piyasa değeridir. Yükün hasarlı olarak teslim edilmesi halinde taşıyan, yükün piyasa değeri ile hasarlı değeri arasındaki farkı tazmin etmekle yükümlüdür. Yükün taşıyanın kusuru nedeniyle geç teslim edilmesi halinde ise taşıyan, yükün teslim edilmesi gereken yer ve zamanındaki piyasa değeri ile teslim edildiği zamandaki piyasa değeri arasındaki farkı tazmin etmekle yükümlüdür. Varma limanında yükün piyasa değerinin tespit edilemediği durumlarda taşıyanın tazminat borcunun kapsamı; yükle ilgilinin elindeki fatura ve varma limanında değerinin tespit edilmesine yararlı olabilecek ek kalemlerde dikkate alınarak yükün yükleme limanındaki değerine göre tespit edilir.
Editör: TE Bilisim