Son zamanların hızla değişen dinamiklerine bağlı olarak Türkiye’nin ticaret ve lojistik dengeleri de aynı şekilde devinim halinde. Kuzeyde Ukrayna-Rusya Savaşı, batıda -başta Yunanistan olmak üzere- Avrupa’da baş gösteren ekonomik sorunlar, doğu ve güney bölgelerdeki politik gerilimler bulunduğumuz bölgedeki ticari hareketlerimizi kısıtlı hale getirmiş durumda. Tam da bu sırada lojistik sektörüne soluk aldıracak çözüm uzaktan yetişti: ÇİN! Sadece Türkiye’de 2016 itibariyle çalışmasına başlanacak çok sayıda Çin menşeili EPC projesi olduğunu düşünürsek lojistik sektörünün her segmenti için;  ne kadar hayati önem taşıdığını görebiliriz. Bununla birlikte CIS ve Ortadoğu’daki projeler için en güvenilir transit durağı olmamız, başta Çin olmak üzere, tüm uzakdoğu pazarına odaklanmayı birincil bir misyon haline getiriyor. İki ülke arasındaki ticaret trendini basitçe aşağıdaki grafikte görebiliriz: Bu grafiği daha da üst seviyelere taşımak için iki devlet arasındaki anlaşmalar sonucu; Karşılıklı yatırım teşvikleri yapılması Sadece Çinli firmalara özel kurulacak olan serbest bölge kurulması Ülkemizde bir Çin üniversitesi kurulması Çin Devleti’ne ait lojistik firmasının (Sinotrans) Türkiye’nin en köklü firmalarından Lyonel A. Makzume’yle ortaklık kurması kararı alınmıştır. Bu akışın hızını arttırmak için şüphesiz daha çok ve büyük adımlar atılması şart; politik sorunların giderilmesi, doların normal düzeye çekilebilmesi gibi; ancak sizlere bahsetmek ve düşündürmek istediğim konu; Lojistisyenler olarak bizler ne yapabiliriz? Çin Devleti’ne ait bir kurumla çalışmak bize az zamanda çok şey öğretti… Sistem farklarından doğan ve henüz yeterince karşılanamayan beklentileri sizlerle paylaşmak istiyorum: Gümrük - Türkiye’deki düzenin aksine Çinli lojistik firmaları çoğunlukla gümrük hizmetinin de dahil olduğu ve tacirleri detaylarla meşgul etmeyen bir hizmet anlayışına sahip. Ticaret anlayışındaki farklılık sebebiyle bu sistemi ülkemizde oturtmak -her ne kadar zor görünse de- tacirlerin güvenini kazanacak etkin gümrük departmanları tüm lojistik firmalarının yapılacaklar listesinde ilk sıraya yazılmalı. Diğer bir yandan ihracatçılarımızın sıklıkla karşılaştığı bir sorun olan Çin gümrüğündeki aksamalar; çoklukla yük miktarının eksik çıkması gibi gerekçelere karşı yeterli müdehaleyi sağlayamamız. Gerek acente ağını güçlendirmek, gerekse Çin’deki bu gibi önemli noktalarda daha çok temsilci bulundurmak kontrol mekanizmamızı güçlendirecektir. Transit Süre - Uzakdoğu – Türkiye hattı üzerinde hizmet veren çok sayıda servis olmasına rağmen transit süre-fiyat uyumuyla tacirleri tatmin edecek servis sağlamak her zaman kolay olmayabiliyor. Armatörlerin kendi aralarında yapacağı anlaşmalar, ortak seferler ve belki yeni birlikler bu sorunu gidermekle kalmayıp beklenenin üzerinde bir verim bile doğurabilir. Dönüş Yükü – Çin’le yapılan ticaretin önemli kısmı, ne yazık ki, hâlâ ithalata dayanıyor. Yakın gelecekte de bu durumun çok fazla değişmesini beklemiyoruz. Lojistik gibi ticaretin varlığına bağlı bir  sektörün oyuncuları olarak en akıllıca yol kendi ağımızın birtakım imkanlarını, güncel bilgileri ihracatçıyla paylaşmak, mümkünse yeni iş anlaşmalarına ön ayak olmak olacaktır. Bu durum  ticaretin, bir nebze de olsa, canlanmasına yardımcı olacağı gibi gelen gemilere dönüş yükü sağlayabildiğimiz zaman hem armatörleri hem tacirleri tatmin edecek çok net ve pratik faydalar sunacaktır.
Editör: TE Bilisim