Bizler ülke olarak henüz farkında değiliz ama tüm dünyada denizler büyük bir zenginlik kaynağıdır. Kirletmemek şartı ile ekmeden biçilen tarladır. Geliri Ortalama 7 trilyon dolar olan çok büyük bir alandır. Dünya çapında yılda 90 milyon tonun üzerinde su ürünü (Balık ve Türevleri) avlanmaktadır. Petrolün yüzde 30’u, Doğalgazın yüzde 50’si denizlerden çıkarılmaktadır. Dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 85’i deniz yolu ile yapılmaktadır. Ülkemiz Türkiye Coğrafi yapısı itibariyle bir deniz ülkesidir. 8 bin 483 kilometre sahil şeridimiz, 377 bin 714 kilometre ekonomik deniz alanımız mevcuttur. Yeteri kadar sahip çıkamasak da bu alan kara alanımızın dışında mavi bir vatandır. Bu mavi vatanın her karışı 73 milyon insanımızın ilgisine ve yönlendirilmesine ihtiyacı vardır. Dünyadaki küreselleşme sonucunda gerek uluslar, gerekse denizcilik firmalar bazında çok önemli değişimler yaşanmaktadır. Makro düzeyde yaşanan bu değişimin en gelişmiş örneği Avrupa Birliği’dir. Avrupa Birliği her konuda olduğu gibi denizcilik alanında da 25 ülkenin denizcilik piyasasındaki entegrasyonu, sanki 25 ülke değil de tek bir denizcilik piyasası gibi işler haldedir. Rekabet güçlerini arttıran bu oluşum aktif büyüklükte yüzlerce milyar dolarlık firmaları ortaya çıkartmıştır. Artık rekabet ve mücadele geçmişteki kapitülasyonların ortaya koyduğu limanların ve suyollarının kullanım haklarının tekrar geri alınmasının ötesinde Türk Denizcilik firmalarının ülke sınırları dışında her yerde dev şirketlerle mücadeleye bırakmıştır. Cumhuriyetin Kuruluşu ile birlikte genç Türkiye Devleti Osmanlı’dan gelen yabancı ülke sömürüsüne tepki olarak ortaya koyduğu irade, bugün artık anlamını yitirmiş ve yerli-yabancı denizcilik şirket evlilikleri ile 92 yıl önceki anlayışı ve tepkiyi anlamsız kılmıştır. Artık 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı kutlarken, bu bayramı sadece “Denizcilik Bayramı” olarak kutlamak ve denizcilik alanındaki ülkemizin ulaşmak istediği hedefleri bu bayramda ortaya koymak gerekir. Zaten İMO 25 Haziran tarihini Dünya Denizciler Günü ilan etmiştir. Biz de dünyadaki bu gelişmeye uyarak artık bu tarihi bayram olarak kutlamak en doğru olanıdır. Öncelikle ülke olarak denizcilik alanında neyimiz eksik, bunları önümüze koymamız gerekir. 8 bin 483 kilometre sahil şeridimiz ve 377 bin 714 kilometre ekonomik deniz alanımızla çok özel bir stratejik alan ve 3 önemli denizi kontrol eden bir ülkeyiz. Gemi yapımı için çok önemli olan, çelik üretimi çok gelişmiş, muhteşem tersanelerin yer aldığı ve de mühendislik-işçilik kalitesi üstün vasıflarda olan birikimlerimiz var. Sınır tanımayan, dünyayı ve gelişmeleri iyi tanıyan ve de takip eden yeni nesil genç işverenler ve profesyoneller var. Avrupa’daki tersanelere kilit vuracak, Çin, Kore, Japonya ile rekabet edebilecek hırs ve enerjiye sahip şirketlere sahibiz. Sadece diğer alanlarda olduğu gibi denizcilik alanında da yeterince organize olamıyoruz, paslaşma yapamıyoruz, üniversite sektör işbirliği zayıf, uzun vadeli hedefler ve planlar yapabilecek ve uygulamayı gerçekleştirip, teşvik edecek devlet bürokrasisi kadroları yeterli değil. Kredi Kurumları denizcilik sektörüne mesafeli devlet teşvikleri ise yok denecek kadar az. Bunların dışında; amatör denizcilik alanındaki engeller aynen devam etmektedir. Amatör denizcilerin yaşam koşullarına uymayan, her kademede ve seviyede amatör denizcilerin tekne sahibi olmasını önleyen mevzuat ve uygulamalar aynen devam etmektedir. Deniz ve yelken kulüpleri ile marina ve yat limanlarının bulunduğu kara alanlarından alınan ecrimisil yetmiyormuş gibi bir de deniz alanlarından da ecrimisil alınarak amatör denizciler için pahalı bir uğraşı ve ödenmesi mümkün olmayan bir fatura ile karşılaşmaları söz konusu olmaktadır. Türkiye de 28 bin öğrenci çeşitli üniversite ve meslek okullarında denizcilik eğitimi alıyor. İlgililer şu anda 7 bin denizci istihdam açığı olduğundan bahsediyor. Denizcilik alanında eğitim ve istihdam arasındaki uyumu nasıl sağlayacağız, bu konunun çözümü için kimse bir şey söylemiyor. Deniz Ticaret Odası Başkanı Sayın Metin Kalkavan “Deniz Ticaret Odamızın en büyük projesi Piri Reis Üniversitesi’dir. 100 milyon dolar bu proje ile önümüzdeki 5 yılda bu üniversite 4 bin 500 öğrenci kapasitesine ulaşacak. Şu anda 700 öğrencimiz var.” Bu durumda çok büyük emeklerle ve çok büyük mali destekle Piri Reis Üniversitesi denizcilik eğitimi yapan 28 bin öğrencinin ancak yüzde 4’üne hitap etmektedir. Üniversiteler, meslek okulları değillerdir. Bilimsel çalışmaları, doktora programları, uluslararası kabul görmüş bilimsel yayınları, dünyaya ses getiren araştırmaları ile varlıktırlar. Türkiye Avrupa Kıtası’nda Hırvatistan ve Polonya’dan sonra deniz kıyısı ve nüfus yapısı nedeniyle denizcilik alanında yetişmiş uzman personelin ihracını gerçekleştirecek kapasitededir. Ancak bu denizcilerin uluslararası standartta bir eğitim almaları, sınır tanımayan denizlerde görev yapmaları, tercih edilmeleri için gerekli olan şartlardır. Eğer denizcilik eğitimi veren kurumlar komşu ülkelerden ve dünyanın çeşitli yerlerinden öğrencileri kabul edip eğitemiyorsa ve ilgi görmüyorsa, mahalli bir meslek okulu halinde kalınması kaçınılmazdır. Deniz Ticaret Odası’nın yapması gereken, tüm denizcilik eğitimi yapan kurumlara eşit mesafede davranmak, bu kurumlardaki öğrencilere eğitimleri süresince burslar vermek, bilimsel araştırmalara fonlar tahsis etmek, dünyadaki en iyi öğretim üyelerini eğitim vermek için Türk üniversitelerine gelmeleri için cazibe ve destek sağlayan fonları yaratmalıdır. Yeni parlamento ile yeni hükümetle Denizcilik Müsteşarlığı’nı ortadan kaldıran 655 Sayılı Kanun hükmündeki kararnamenin değiştirilerek, tekrar Müsteşarlığın Kurulması, hatta bir Bakanlık olarak teşkilatlanarak 377 bin 714 kilometre ekonomik deniz alanımızın deniz altı ve deniz üstü servetlerimizi daha verimli kullanmamız gerekir. Bütün bu olumlu ve olumsuz yönlerine rağmen dünya sıralamasında önemli bir yerdeyiz. Bütün denizcilerin 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlu olsun! Sedat Altunay G.M.S Consulting  Group Director [email protected]
Editör: TE Bilisim